text
stringlengths
0
30.6k
label
class label
10 classes
İnandırıcılıktan oldukça uzak yapay bir fotoğraf sanatçılığı üzerine kurulmuş senaryosuyla, üçlü lezbiyen ilişkiyi kötü oyunculukla anlatamayan oldukça sıradan bir film. 2/10
1nowatch
Recep İvedik ve Kutsal Damacana'yı Hollywood çekseydi nasıl olurdu sorusuna cevap veren bir film. Bir komedi filmi için orjinal bir konu, farklı bir tarzda da işlenmiş fakat filmdeki esprilerin tamamına yakını belaltı. Filmdeki bazı sahneler için gülmedim diyemem, izlerken de sıkmıyor fakat dediğim gibi seviye inanılmaz düşük ve bir süre sonra rahatsız ediyor her olayın belaltına bağlanması. Filmi beğenmek için izlerken sizin de seviyenizi baya bir düşürmeniz gerek.
7great
Mükemmelin ötesinde bir şey. Helal olsun. Devamını da isteriz artık... Emeğinize Yüreğinize Sağlık...
9amazing
Eğlencelik bir ev sineması filmi öyle sinemada izlenmeye değmez ama güldürdüğü sahneler var,aksiyon sahneleri de fena sayılmaz.Yapacak işiniz yoksa ve biraz kafa dağıtmak istiyorsanız çok beklentiye girmeden izleyebilirsiniz.7/10
6good
Senaryosunu, Laurits Munch-Petersen ve Lars Andreas Pedersen'in orijinal senaryosundan uyarlayarak Chris Fedak'ın yazdığı ve yönetmen koltuğunda da Michael Bay'in oturduğu Ambulance&, aksiyon dozu yüksek bir drama olarak geliyor karşımıza... Gelin isterseniz, 40 milyon dolarlık bir bütçe ile yeşil perde ve görsel efekt teknolojilerinin yanı sıra; zorluk derecesi yüksek silahlı çatışma ve araç takip sahnelerinde, koordinatörlüklerini Mike Gunther'ın yaptığı dublör oyuncuların performanslarına yaslanılarak, First Person View olarak adlandırılan drone kameralar da kullanılarak çekilmiş olan bu filme biraz daha yakından bakalım... Danimarka yapımı Ambulancen&in (2005) yeniden çevrimi olan film, savaş gazisi William Will James Sharp'ın (Yahya Abdul-Mateen II) karşısındaki müşteri temsilcisine; Haftalardır telefonda karşıma birinin çıkması için uğraşıyorum dediği sahne ile başlar... Zira sigortanın, onayı alınır alınmaz kanserle savaşan karısı Amy'nin (Moses Ingram), acilen ameliyat edilmesi gerekmektedir... Karısı ile küçük oğlu Tate'i evde bırakan Will, &İş buldum... Bir depo da forklift sürücülüğü yapacağım diyerek aslında; suç dünyasının önemli karakterlerinden birisi olan, babasının kendisini evlat edindiği üvey kardeşi Daniel Danny Sharp (Jake Gyllenhaal) ile buluşmak üzere yola koyulmuştur... Aynı esnada içinde sağlık görevlisi Cam Thompson (Eiza González) ile sürücüsü Scott'ın (Colin Woodell) bulunduğu bir ambulans da, Lindsay'in (Briella Guiza) ağır yaralandığı trafik kazası mahalline varmış ve ilk müdahaleyi gerçekleştirerek hastaneye de yetiştirmişlerdir... Üstelik bütün bunlar için Cam ile Scott'a, 12 dakika yetmiştir... Gerçi Will'de, muhteşem bir otomobil koleksiyonu bulunan Danny'nin mekanına ulaşmış ve ondan, deneysel olması sebebiyle sigortanın ödemeye yanaşmadığı karısının 231 bin dolarlık ameliyat masrafını karşılamasını istemektedir... Ancak Danny kendisine; birkaç saat sonra şehir merkezindeki First Federal Bankasından kaldıracakları 32 milyon doların arasından kazanabileceği daha da büyük bir miktarı, pay olarak önerir... Bu teklife, çaresizce mecbur kalarak atlayan Will; Danny, Mel Gibson (Devan Chandler Long), Victor (Victor Gojcaj), Randazzo (Randazzo Marc) ve Trent'ten (Brendan Miller) oluşan soygun ekibine katılır... Ellerindeki silahlarla bankaya girdiklerinde, polis memuru Mark'ın (Cedric Sanders) verdiği gazla ortağı Zach'da (Jackson White); bankada veznedar olarak çalışan Kim'e (Kayli Tran), çıkma teklif etmek amacıyla kendini, zoraki bir biçimde Danny'e içeriye aldırmasın mı... Kısa bir süre sonra: Dışarıda bekleyerek içeride olan biteni gözetleyen memur Mark, olayın bir banka soygunu olduğunu fark edince; aynı parayı bankadan alarak nakletmek gayesiyle gelmekte olan kolluk kuvvetleri ile bizim soyguncular arasında, Los Angeles sokaklarına yayılan son derece ciddi bir silahlı çatışma başlar... Will ile Danny'nin kaçarlarken rehin aldıkları Zach, gafil avladığı Danny'e saldırınca, paniğe kapılan Will'de onu yanlışlıkla vurarak yaralar... Mark, yerde yatmakta olan ortağı Zach'ı bulduğunda, telsizi ile acilen bir ambulans ister... Böylelikle de, Will ile Danny'nin çıkmaya çalıştıkları bankanın alt kattaki kapalı otoparkına; Mark'ın yardım çağrısını duyan Cam ile Scott'ın ambulansları girmek üzeredir... Yaralı Zach'ı alan ambulans tam otoparktan çıkıp gidecekken, elindeki silahı ile Scott'ın yolunu kesen Danny; Cam ve Zach'ın bulundukları arka tarafa Will'de direksiyona geçecek ve bu şekilde de polisin elinden sıvışacaklardır... Ta ki Mark, baygın vaziyette yerde yatmakta olan Scott'ı buluncaya kadar... Çünkü şimdi Yüzbaşı Monroe'nun (Garret Dillahunt) yönettiği ve danışmanlığını da, Danny'nin seceresini yakından bilen FBI Ajanı Anson Clark'ın (Keir O'Donnell) üstleneceği operasyon da; bütün Los Angeles emniyeti (LAPD), havadan ve karadan peşlerine düşecektir... Elbette Danny'de alternatifsiz değildir... O da; Papi (A Martinez), Papi'nin oğlu Roberto (Jesse Garcia), Jesus (Jose Pablo Cantillo) ve Castro (Wale) gibi isimleri devreye sokacaktır... Dakika 50... Geride sizleri, heyecanın hız kesmeden süreceği 86 dakikalık bir bölüm daha bekliyor olacak... Eminiz aksiyon meraklıları, Londra'daki Abbey Road Stüdyolarında kaydedilen müziklerini; Bay'in daha önce 13 Hours: The Secret Soldiers of Benghazi (2016) ve 6 Underground (2019) filmlerinde de beraber çalıştığı Lorne Balfe'ın yaptığı bu filmi fazlasıyla beğeneceklerdir... Yeter ki, lastik gibi çekilerek uzatılmış 136 dakikalık; fazlasıyla gereksiz ve abartılı olduğunu düşündüğümüz süresini, aynen bizim gibi kafanıza takmış olmayın... Keyifli seyirler,
4bad
....ciddiye alinmasa da iyi vakit gecirten, surukleyici bir aksiyon/ macera denemesi olan Transporterin ikincisi, gectigimiz aylarda Danny the Dog ile bagrimiza bastigimiz yonetmen Louis Leterrier#39;in potansiyeli hakkinda supheye dusurdu beni. Jason Statham#39;i tek bir yara dahi almayan, insan otesi bir varlik gibi onumuze suren, mantik sinirlarini 3-5 kat zorlayan, yercekimi kanununu hice saymamiz istenen sekanslarla heyecan vermek yerine komik duruma dusen film acikcasi fazlasiyla tadini kacirmis gozukuyor. Kliselerle orulu bir film olmasini onemsemesek de hizini fazla abartan, durmasi gerektigi yerde duramayan bir film bu. Ayrica Luc Besson ne zaman boyle kliselerle orulu filmlere senaryo yazma islevini bir kenara birakip eski gunlerine donecek cok merak ediyorum. Bence ilk filmin hatiralarina ihanet etmeyin ve bu ikinci filmden uzak durun...(2/10)
2horrible
Kurguda ufak tefek hatalar göze çarpsada, ilk uzun metrajlı filmi ve final sahnesinin mükemmeliği sayesinde umursamadığım, sadece atmosferi, final sahnesi, müziğin uyumu ve merdiven sahnesi için bile başucu yapılabilecek iyi film.
7great
Klasik birJean-Pierre Jeunet filmi. Yalnızlığına sebep olan iki adet aptal silah tüccarından alınabilecek en eğlenceli, en renkli ve hayalperst intikam planı ile Bazil karşınızda. Ayrıca filmin renklerine de hayran kalmamak elde değil.
7great
İnanılmaz filmler listesine giren -tabi bu benim gözümde- bir filmdi. Üstad Morgan Freeman’ın her zamanki gibi döktürdüğü jeneriklik sahneleri ile akıllardan çıkaMAyacak bir film.
9amazing
çok şey bekleyerek izledim ama açıkçası hayal kırıklığına uğradım konusu ve türü bakımından güzel ama karmaşık ve herkesin anlayacağı türden bir film değil emin olun sonu daha iyi olabilirdi ama finali uğruna güzel diyebileceğim bir yapım herşeye rağmen izlemeye değer ama abartılcak bir film kesinlikle değil
6good
BU BiR UyaıdıR! arkadaşlar ben bir yanlış yaptım bu filmi izledim sizinde bu hatada bulunmanızı önlemek için bu yorumu yazmayı bir görev bildim. cebinizdeki para kıymetliyse bu film için heba etmeyin hatta bırakın sinemaya gitmeyi bi şekilde dvd si elinize geçerse yok edin kazara tvde denk gelirse ilerde kanalı direk kapatın. ya hakikaten böyle birşey olamaz yazık yazık.. saygılar
0nono
Ben çok az yabancı film seyretmiş olarak bu filmlerin içinde hangover serisi de vardır. Film biraz hangover serisini andırıyor. Filmde her oyuncu rolünü gerçekten iyi yapmış ve türüne yakışır bir şekilde tam anlamıyla romantik komedi olmuş. Güldüren sahneler bayağı vardı ama cinsellik olayı çok abartılı işlenmişti ve bakirlik sanki kötü utanç kaynağı ve dalga geçilecek birşey gibi işlenmiş bunun için 4 Yıldız veriyorum. Özgürcan Çevik te gerçekten Can rolünü iyi yapmış her işten alnının akıyla çıkıyor
7great
Oyunculuğun harika olduğu gerçek duyguların nasıl anlatılabileceğini gösteren etkileyici bir film.Şiddetle tavsiye ediyorum...
8super
Müziğiyle,atmosferiyle,gerilimiyle,romantizmiyle..o bir efsane..Yıllarca unutlmayacak yapımlardan.
8super
Bu tarz filmlerin her türlüsünü izledik bitirdik sanırım.Çünkü gelenler hep birbirine benziyor.Bu filmde yine incilden ayetler üzerine suç işleyen bir grubu anlatiyor.Seven filmindeki gibi ilerleyen bir konu.Çok begendiğimi söyleyemem.Yinede severim polisiye suç filmlerini.Onun hatrına izledim.Yeni bir şey yok.İzlemeseniz bir şey kaybetmezsiniz.
4bad
Bu film kimine göre iyidir, keyiflidir kimine göre kötüdür, sıkıcıdır bunu genelde tartışmam malum beğeniler farklı olabiliyor... Ama Ryan Gosling'in bu filmdeki performansı ise tartışılamaz, takdire şayandır! Adam oynamamış resmen yaşamış rolünü! Sadece onun bu filmdeki performansı için izlenir, izlenmelidir! Ayrıca psikolojik gerilimden hoşlananlar için ideal bir seçim olacaktır.
7great
Etkileyici imajlar, dupduru bir hikaye anlatımı. Güzel.
7great
Çizgi dizinin ruhuna pek sadık kalınmasa da, gişede iyi iş çıkarmıştı...
9amazing
Beyzbol oyuncusu bir adam eşini kaybedince gazetecilerin sorularından bunalıp oğlunu da yanına alarak uzak bir yerlere yola çıkıyor. Derken aracı arızalanınca yakınlardaki bir çiftlik moteline sığınıyor. O motelin sahibi de yaşlı, Amish üç kızkardeş kadın polis bir de yeğenleri var Beyzbolcü adamla bu polis yeğen arasında çok geçmeden duygusal bişeyler başlıyor. Ve film vasat ve durağan bir yola doğru evriliyor. Basit konulu, mutlu sonlu bir film.
5middle
serinin malesef en kötüsü (daha doğrusu tek kötüsü) olmuş. başımı ağrıtan ilk karayip korsanları filmiydi.
6good
Etkileyici finalini yıllarca unutmak mümkün değil. Daha önce dizide uyum içinde çalışan oyuncular buradada gayet iyi oynadılar. Aslında kadroda ki tüm oyuncularda elinden gelenin fazlasını yaptılar. Şener Şen'i anlatmaya gerek yok ama bir Timuçin Esen ya da Devin Özgür Çınar ilk filmlerinde geleceğin iyi oyuncuları olacaklarını hissettirmişlerdi. Güven Kıraç kısacık rolünde bile babası ile olan sahnesindeki tiradı oscarlıktı. Yavuz Turgul'dan daha extrem bir film beklerdik ama senaryo ve işleniş yavan kalmış. Oyunculukların sayesinde film çıta atlamış. Ama Yeni camii'den yeni hayatlara bir metafor oluşturma tam bir usta işi olmuş. Muhsin Bey filmini bizim evin önünde çekmişlerdi hiç unutmam o günleri. Umarım hep kaliteli filmler ile anılır Şener Şen ve Yavuz Turgul ikilisi.
6good
Filmi izledim. Bir kere baştan söyleyeyim harika bir film ve ben çok beğendim. Bunu şunun için söylüyorum birazdan eleştireceğim bir kaç konuya ilişkin üzerime gelinmesin. Filmi beğenen biri olarak daha iyi de olabileceğini düşünüyorum. Evet kolay değil. Ama mükemmel film yapmaya bu şekilde adım adım gitmek lazım. 1950 yılı filmin kusursuz tarafı. ama malesef film günümüze döndüğünde o mükemmelliğini kaybediyor. Keşke günümüz görüntüleri yerine film direk 1950 de kahramanımızın Aylayı arama çabaları ile film son bulsa ve sonunda gerçek buluşma görüntüleri ile hikayenin tamamı metinlerle seyirciye aktarılsaydı.
7great
hayatın acımasızlığıyla daha çocukken yüzleşmiş karakterlerin hayat hikayelerinin bu kadar masalsı ve sağlam bir kurguyla anlatılması muhteşem. aldığı 4 saatin hakkını veriyor gerçekten, uykum olduğu bir saatte izlememe rağmen gözümü kırpmadım film boyunca. bebeklerin değiştirildiği sahne en eğlendiğim sahnelerden biriydi ayrıca.
9amazing
15 yıl öncesinin teknolojisine göre görsel açıdan çıtayı aşmış felsefik bir bilim kurgu filmi. Mantık hatalarının çokluğuna rağmen o yıllara kadar neredeyse hiç yapılamamış olan ilginç kurgusu ve stili olan Matrix bir fenomen olmuştur. Keanu Reeves'in karizmatik oyunculuğunun ön planda olduğu film; dünya-ahiret, cennet-cehennem, şeytan-melek ve rüya-gerçek metaforlarını film içerisinde Matrix potasında eritiyor. Neo sanki kurtarıcı bir mesih gibi lanse ediliyor. Helikopter sahnesi ve hiç unutulmayacak olan Neo'nun kurşunlardan geriye doğru kaçış sahnesi hafızalardan silinmeyecek. Wachowski kardeşler müthiş bir yapıma imza attılar. Bu arada mantık hatalarının en barizi; telefonda konuşacakları sırada; bu telefon güvenli değil, dinleniyor dedikten sonra buluşma yerini tarif etmesi gözlerden kaçmadı. Carrie Anne Moss'un çekiciliği, Keanu Reeves'in yakışıklılığı ve L. Fishburn'ün karizması ve ajanların tuhaflığı ile birlikte senaryonun mükemmel akıcılığı filmin pozitif yanları. Hala izlememiş olan varsa mutlaka izlesin.
8super
Kıbrısta okumuş, iki yıl yaşamış ve o kendilerine özgü melodik şiveye biraz aşina biri olarak ben bu filmden çok etkilendim. Film çok başarılı şu an kadar izlediğim en etkileyici Zaim filmi diyebilirim. Oyuncular öyle, Kıbrısın vazgeçilmez komedyen ve şovmeni Osman Alkaş ve genç yetenek Hazar Ergöçlü rollerini çok iyi oynarken köyün deli çobanını oynayan Settar Tanrıöğen kıbrıs şivesini başarıyla konuşmuş. Bu filmde Rum oyuncuların oynatılması çok cesurca olmuş. Bana göre haftanın en iyi filmi.
7great
andrea guerranın müzikleriyle de şahlanana bir başarı öyküsü.gerçekten etkileyici,zaten gerçek bir hayat hikayesi.will smithin bana göre hayatında en çok kendini vererek ve karakterin içine girerek canlandırdığı rollerinden biri,belki de ilki.oğlunu da yanına almış olması daha farklı etkilemiştir muhakkak onu.onlar mutlu oldukça siz de oluyor,üzüldükçe siz de üzülüyorsunuz.belki de başarılı bir dram filmi kalıplarından bahsedeceksek ilk sırada gelebilir bu cümle.eksiği olmayan,baştan sonra kendini izletebilen bir film.önerilir.
8super
SÜPEEERRRR HARİKA BİR ÖZELEŞTİRİ BEN NASIL KAÇIRMIŞIM BU FLİMİ YAAAUUWWW YÖNETMEN VE SENARİSTİ ÖZELLİKLE TEBRİK EDİYORUM DENİZ CELİLOĞLU'NUN OYUNCULUĞUNA BAYILDIM DİĞER OYUNCU KADROSU VASATTI BENCE GERİLİM SINIFINA GİRMEZ AMA SÜPEEER FLİMMM
9amazing
25 yaşında bir eğlence efsanesi...
9amazing
Film savaş sahnesiyle hız alıyor ve izleyicileri ekrana kilitlemeyi başarıyor. Filmin başındaki ve sonlarına doğru savaş sahneleri muazzamdı. Çekin açıları, gerçeğe yakın anlatım büyüleyiciydi. Bir savaş sahnesinin bu kadar gerçeğe yakın anlatıldığı başka bir film çok nadir yapılır bana göre. Yönetmen Spielberg'i göstermiş olduğu yönetimden dolayı kutluyorum. Filmde eleştiri getirilecek, şurası olmamış, şurası çok kötü yapılmış diyebileceğim hiçbir sahne görmedim. Film gayet akıcı ve keyifliydi. Bir savaş filminde ölen insanları izlerken (film bile olsa) insanın içi burkuluyor doğrusu. Savaş bana göre dünyadaki en kötü olaylardandır. Film de parça parça olan, kolu bacağı kopup, etrafa savrulan ve bu askerlerin kurşun yağmurları altında verdikleri mücadeleyi izlerken kendi ülkemin askeri olmasa bile bu durumların gerçekte de yaşandığını göze alıp düşündüm bir an. Savaş ne kadar kötüymüş, ne kadar acı bir olaymış. Filmde verilen mesajda bence çok anlamlıydı. Bir askerin uğruna sekiz askerin hayatını tehlikeye atmak doğru mu?Son olarak filmin çok kaliteli olduğunu, izlerken müthiş bir seyir zevki sunduğunu ama çok büyük bir etki bırakmadığını açıklamak isterim. Ama şu da var ki bu filmi henüz izlemeyen eş dost, arkadaş kim varsa şiddetle tavsiye edeceğim bir gerçektir'100/85
8super
Lise zamanları hayatımızın en unutulmaz yılları ve hayatınızda baki kalacak arkadaşlıkların temellerinin atıldığı zamanlardır. Yetişkin olmaya ilk adımlar atılırken, peşimizdeki çocuklukta bizi bırakmamaya inat etmektedir. İlk adamakıllı aşklar, müzik ve asılolan kendimizi keşfetmeye başlamamız; Bu üç tema lise çağlarını anlatmaya yeter sanırım. The Perks Of Being A Wallflower filmi beni bu güzel döneme geri götürdü. Stephen Chbosky’nin aynı adı taşıyan kitabından uyarlanan “The Perks Of Being Wallflower” biraz depresif, romantik ve kırılganlıklarla iç içe bir hikaye uyarlaması filmler ne yazık ki her zaman başarılı olmuyor. Ama bu filmi ayrıcalıklı kılan, yönetmen ve senarist Stephen Chbosky, aynı zamanda kitabında yazarı olnası. Hal böyle olunca çok başarılı bir iş çıkmış ortaya, karakterlerde Chbosky’nin hayal dünyasına eşlik edecek kalitede performans sergileyen oyunculardan seçilmiş. “Kevin Hakkında Konuşmalıyız”(We Need To Talk About Kevin) filminde canlandırdığı arıza lise öğrencisi rolüyle kalbimizi kazanan Ezra Miller, bu filmdeki Gay Üvey Kardeş Patrick karakteri ile bıçak sırtı rollerin altından kalkarak ne kadar iyi bir oyuncu olduğunu gösteriyor. Dikkat çeken bir diğer oyuncuda aşık ve hayran olunacak güzelliğini, gerçekten iyi bir oyunculuk peformansıyla perçinleyen Emma Watson olmuş. Emma Watson, The Perks Of Being Wallflower’daki performansıyla Harry Potter’daki sevimli küçük kızı çabucak unutturacağa benziyor. Filmi izledikten sonra tıpkı liseyi bitirdiğiniz andaki burukluğu bir nebzede olsa tadıyorsunuz. Başarılı bir gençlik filmini bulmak dönemimiz sinemasında oldukça zor. The Perks Of Being A Wallflower bu klişeyi aşacağa benzer. Son dönemlerde beni içine alan nadir filmlerden biri. Bunda filmin üç dört yerinde kendimden izler bulmanında etkisi var. Hislerimize tercüman olmak için bir türlü açılınamayan sevgiliye armağan edilen karışık kasette hoş bir ayrıntı olmuş. Film Esas Oğlan Charlie’nin (Logan Lerman) lisenin ilk günü korkusunu anlatmasıyla başlıyor. Lisenin ilk günü, arkadaşlık edinmekte zorlanan, asosyal, içine kapanık ve suskun biri için kabustur. Charlie’de bu karakter özelliklerinin hepsini bünyesinde barındıran bir ergen gencimizdir. Hiç arkadaşı olmayan Charlie geçmişinde yaşadığı psikolojik sorunlar ve ergenliğin getirdiği dengesizliklerle zor zamanlar geçirmektedir. Ama bu makus talihi üvey kardeşler Sam ve Patrick ile tanışmasıyla değişecektir. Tatlı bir dost grubunun içerisine girip bir çok ilki, hayal kırıklığını ve geçmişiyle örtüşecek şeyleri yaşamaya başlayacaktır.
8super
Bu filmi kesinlikle izleyin..izleyiciyi etkisi altında bırakan bir yapım olmuş ve 110 dakikanın hiçbir anında sıkıldığımı hatırlamıyorum. 10/10
9amazing
Yılladır beklediğim dvd'si nihayet çıktı ve büyük bir zevkle yine izledim... En sıkıntılı anlarınızda bile içinizde bir ışık uyandıran gerçek bir sinema şaheseri. Emeği geçen herkese sonsuz teşekkürler...
9amazing
Millennium serisinin ilk kitabı olan The Girl with the Dragon Tatto (Ejderha Dövmeli Kız) mutlaka okunması gereken bir kitap.Filme gelince,bende sizler gibi merakla bekliyorum....Ama şunu söylemeliyim ki Kitabı gerçekten muhteşem ötesindeydi.Umarım kitaptaki gerilimi filme aktarabilirler.Ayrıca kitabın ana karakteri olan Lisbeth Salanderi filme iyi yansıtabilirlerse çok iyi olur:) Bazı işkence ve diğer sahneleri çok ağır olabilir bu yüzden +18 yaş sınırlaması getirilebilir.NOT:Millennium serisinin 2.Kitabı olan The Girl Who Played with Fire (Ateşle Oynayan Kız) ilk kitabından daha etkileyiciydi.Umarım beyazperde de izleme şansını yakalarız...Ayrıca pek yakında Serinin 3.Kitabı olan The Girl Who Kicked the Hornets Nest türkçeye çevrilecektir :) [Bilginize] Herkese şimdiden iyi seyirler dilerim :)
9amazing
Tanrı-İsa-Bakire Meryem göndermeleri olduğunu düşündüğüm film. Temposu güzel, yarım kalan noktaları var ama. -"Hasta değilim, yaşlıyım."
6good
Hayatımda izledigim en boktan film olabilir senaryo olan olaylar asiri kılışe, tamamen vakit kaybi
0nono
söylenebilecek bir sey varmii izlemiyen kaldimi :D rose rosee:((((((((
9amazing
cok duygusallık var set gayet güzel ve gercekten sanki gercek olay gibi iyiki varsın eren iyiki varsın eren iyiki varsın eren
9amazing
Öncelikle belirtmeden geçemeyeceğim; her ne kadar kısa kısa rolleri olsa da oyuncu kadrosu gayet sağlam. Michael Cera ise evet yine o bildiğimiz ' loser ' rolünde ama zıt karakteri de güzel yansıtmış. Film genel anlamda beklentimin üstünde çıktı. İşleniş olarak değişik bir tarz diyebiliriz, bu da hoşuma gitti. O klasikleşmiş sulu gençlik & romantik komedi filmlerinden değil. Bu sebeple de yaşı küçük kitlenin bu filmi sevmemesi çok doğal. Bu arada BMW sahnesi harikaydı. Kısacası başarılı bir kara komedi olmuş.
6good
ben sınav’ı hayatımın filmi olarak adlandırabilirim...şahane bir film ve üç gündür izlemiş olmama rağmen hala etkisinden kurtulamadım...muhteşem yani...hele o bademin ’sen ağlama’şarkısının çaldığı bölüm beni bitirdi.belki fazla abartıyorum ama bazı insanların çok hassas oldukları noktalar vardır,ben de anneyle ilgili tüm şarkı ve filmlerden çok çok etkilenirim.(bu yüzden iki gündür uyuyamıyorm)senaryo müthiş oyunculuk harika zaten yönetmenliğe diyecek kelime yok...yönetmenin dediğine filmi izledikten sonra hak verdim,gerçekten de türkiyede bugüne kadar böyle bir film yapılmamıştı...özellikle filmin müzikleri de bir başkaydı şarkılar her sahneyle uyuşuyordu.hakikaten öss stresini beyazperdeye kusursuzca aktarmışlardı...emeği geçen herkesi ayakta alkışlıyor...10/10
9amazing
Güçlü bir senaryoya ve muhtesem bir Jack Nicholson performansina sahip olan, iyi bir dram-komedi ... Film adeta 'James L. Brooks'un filmiyim' diye bagiriyor , Brooks un tarzini seven herkes bu filmi de begenir ... 5/4 ...
7great
Otobüste izlemiştim. Otobüste izlenmelik film, başkası olmaz. Otobüs evet.
4bad
Kaliteli vampir filmlerinden biri...
7great
Her ne kadar bu ilk bölüm fazlasıyla duygusal olsa da totalde beğendim. Filmin tarzı tam bana göre. Bölüm 2 yi heyecanla bekliyorum.
7great
Öncelikle filmin fragmanını dahi izlemeden girmeye karar verdik. Filmin ilk yarısı acaba film ne zaman başlayacak diye beklemekle geçti. Merak edip filmin diğer yarısını da izlemeye karar verdik. Ama merakımız sadece filmin ne zaman başlayacak olmasıydı. Film o kadar durgun, birşeyler anlatmaya çalışıp hiçbir şekilde birşeyler anlatamayan bir filmdi. Filmin en azından bir mesajı olmasını beklerken, herhangi bir mesaj vermeyişini üzüntüyle karşıladık. Filmin başrol karakteri hanımefendi dahil filmdeki diğer tüm karakterler adeta zoraki oynatılıyormuş gibi haldelerdi. Umarım Türk sineması böyle düşük bütçeli filmlerde en azından izleyiciye mesaj vermeye başlar...
0nono
internetimiz yokken babam benim için filmleri flasha atıp getirirdi. aralarında en sevdiklerimden biriydi bu film... :")
6good
bence tam anlamıyla çok güzel bir film.tam arşivlik.bence 10 üzerinden 10 puanı sonuna kadar hakediyor:)dram sevnler için tam anlamıyla güzel bir film...gözyaşlarınızı tutamayabilirsiniz.oyuncuları ayrı tebrik etmek lazım...hepsi rollerinin haklarını fazlasıyla vermişler...dram seviyorsanız izlemenizi tavsiye ederim...pişman olmazsınız:)
9amazing
Bence çok başarılı değildi...Ama kötü de diyemem.Hoş vakit geçirtti bana ama buz devri havasını da yakalayamadım...7/10...
6good
vakit kaybının da ötesinde berbat bir film. beş para etmez.
0nono
Irkçılık üzerine ürkütücü ve cesur bir film. İlk yarısı koyu bir nazinin yaşadıklarını anlatırken 2. yarısı onun kendisiyle iç hesaplaşmasını ve ailesini korumaya çalışmasını anlatıyor. Ancak final sahnesi sanki birazcık ırkçılık yanlılarının yanında duruyor gibi geldi bana. Norton psikopatça bir karakteri yaşayarak oynamış...
8super
Hafızalara kazınan,tekrar tekrar izlenebilecek bir film..İzlemeyen kalmamalı bence.
8super
Gerçekten de harika, solun değerlerini çok güzel anlatan bir yapıt! Küba'da veya oralarda bir yerlerde olmayı veya bulunduğumuz yeri orası gibi yapma isteği doğuruyor içinizde. Bağımsız film deniyor sanırım bu tür filmlere, yani Hollywood filmi değildir �.99999 bu. Kesinlikle izleyin bence, çok "sıcak" bir film.
9amazing
Gerard Butler'ı bu rolündeki başarısı için Bruce Willis heykeliyle ödüllendireceklermiş.
0nono
film ikinci yarida temposundan ve ilk yaridaki kalitesinden biraz kaybediyor ama güzel bir film mutlaka izleyin.bu film var oldugu için mutluyum
7great
Bence filmin tanıtımlarındaki yazılar kadar abartılı bir film değil.Sıradan bir film. Fransa film sektöründe en öne çıkan avrupa ülkelerinden biri olduğuna inanıyorum; fakat bu film hariç.
4bad
Hakan Günday'ın 'Kinyas ve Kayra' adlı kitabından uyarlanan çok iyi bir yapım. Kesinlikle izlemelisiniz 8/10
7great
izlediğim en güzel müzikal filmiydi çok etkisinde kaldım görselliği şarkılarının güzelliği ve oyuncuların harika performanslarıyla kaçırılmaması gereken bir film 10/9
8super
Kapıya dayanıp; Hectooooorrrr Hectoooooooorrrrr Hectoooooooooooorrrrrr Hectoooooooooooooooorrrrr Hectoru çağırması... Hectorun olayı önceden çözüp eşine nasıl kacacagini söylemesi... Benim için Brad'e rağmen başka karakteri sevdiren film olmuştur.
8super
Türünün en iyi örneklerinden. Çok da kaliteli esprilerle dolu, çok keyifli 8/10
7great
Seride bu biraz sönük kalıyor ama yinede güzeldi..Bu seri izlenmeli.
6good
pek sewmedim hatta bayağı bi sıktı :/ jennifer garnerın kulaklar olayy :$ Matthew McConaugheyi sewerim ama genelde oyunculuğu pek inandırıcı değil..film sıradan zaman geçirmelik daha fazlası değil!!..***..
5middle
böyle büyük ve büyüleyici bir seriye böylesi bir final yakışırdı 9/10
8super
Eşimle beraber her ay enaz 2-3 filme gideriz.ANNABELLE'in fragmanınI ilk izlediğim anda sabırsızlıkla beklemeye başlamıştım.Film başlarken BİLE BU KADARINI BEKLEMİYORDUK.KELİMENİN TAM ANLAMIYLA MUHTEŞEM ÖTESİ!!! FİLM BOYU KORKUYU GERİLİMİ İLİKLERİNİZE KADAR HİSSEDİYORSUNUZ.Filmi eleştirenler ya ses sisteminin iyi olmadığı bir sinemada izlemişlerdir ki BU FİLMDEKİ O KORKUNÇ SESLER FİLMİN EN ÖNEMLİ ÖZELLİKLERİNDEN BAŞINDA GELİYOR yada filmi gündüz seansında izlemişlerdir.İMKANINIZ VARSA GECE SEANSINDA BOŞ SİNEMADA İZLEYİN O ZAMAN YORUMLARI GÖRELİM.Yıllar sonra ilk defa bir filmden sonra yatarken çocuklar gibi korktuğumu hissettim :) İŞTE BÖYLE FİLMLERİN DEVAMINI BEKLİYORUZ
9amazing
cok parasi olan spiderman fanatikleri, bu linki bir inceleyin ve kafayi yiyin...örümcek adamin filmde giydigi kostümde yer alan örümcek resmi..orijinal kostümden kesilip cercevelenmis..alamasaniz da en azindan bakin ve ic gecirin:) sayisal oynadim bu hafta cikarsa alicagimdan emin olabilirsiniz:) http://cgi.ebay.com/ws/eBayISAPI.dll?ViewItemamp;category=60345amp;item=3828682238
7great
Bir film dendiği zaman akla gelecek her şeye sahip olan bir film.. Robin Williamsa hayran olmaya başladığım filmdi.. 3 sene önce izlemiştim beyaz cam da çıkınca birde orada izleme fırsatı buldum ve çok duygulandım geçen sefer ki gibi.. Çünkü insan hayatından kesitler içeren filmlerde böyle oluyor.. İzleyin belki sizde kendinizi bulursunuz!! İyi seyirler..
9amazing
Norton ın devleştiği filmlerden...
9amazing
serinin ilk filmi ve bana göre en başarılısı mat filmi almış götürmüş konusu aksiyonu tansiyonun bir dakka olsun düşmemesi sizi baya etkiliyor şiddetle tavsiye ederim iyi seyirler...
8super
Islah evini hiç sevmemişimdir.. Filmin sonunda bir yazı geçiyor, 'Bu kişiler olaylar ....... tamamen hayal ürünüdür' die, ama filmden sonra bir açıklamada aynının olduğu söylenince hatırlıyorum da ABD de kıyamet kopmuştu.. .Gerçekleri gösteren filmleri her zaman sevmişimdir... Kadro da müthiş oluncaaaa... İzlemeyi bırakın, arşiviniz yoksa bununla başlayın...
9amazing
son zamanlarda seyretmiş olduğum hatta hayatımda seyrettiğim en iyi filmlerden biri olan MEMENTO ' yu artık ezberlemiş biri olarak bir yazı yazma gereksinimi duydum :)) OLAĞAN ŞÜPHELİLER,PARAMPARÇA AŞKLAR VE KÖPEKLER ve FIGHT CLUB' tan bu yana her seyredişimde yeni birşeyler öğrendiğim ve herdefasında seyretmekten büyük mutluluk duyduğum filmlerden biri MEMENTO... insanın ilk seyrettiğinde gözünden kaçırdığı şeyleri ikinci seyredişinde hatta benim gibi üçüncü seyredişinde bile bir çok bilinmeyen ortaya çıkıyor... şimdi fazla uzatmadan filmden anladıklarımı anlatmaya başlıyayım... 1-Benim anladığım öncelikle filmde bilinenin aksine iki tane kurgu var...birincisi ve filmin çoğunluğunu anlatan sondan başa doğru giden bir anlatım... ikincisi filmde arara ara görülen telefon konuşmaları ...(bu sahnelerde renkler daha solgun) bu solgun renkteki sahneler ise baştan sona doğru anlatılarak gidiyor...yani filmin en sonundaki final sahnesinden öncesini anlatıyor ve iki öykü o harabe evde kesişiyor... filmdeki bütün düğümde buralarda çözülüyor...aslında filmdeki bütün ipuçları ikinci kurguda saklı...yani o telefon konuşmalarını dikkatle dinlediğinizde kafanızda belirli şeyler oluşmaya başlıyor... 2-NATALIE'nin tek bir amacı var...öldürülen sevgilisinin intikamını almak... TEDDY'i çok yakından tanıyor.. çünkü kendiside uyuşturucu dağıtımının içinde olduğu için onu TEDDY 'nin öldürttüğünü biliyor.. bir konuşmada sevgilisinin TEDDY adında biriyle görüşmeye gittiğini ama bir daha geri gelmediğini söylüyor..(bir sahnede LEONARD'a ''bizim gibi değersiz insanların konuşacak bir şeyleri yoktur'' gibi bir söz ediyor..bu sözde neden polise gidemediğini açıklıyor'' 3-LEONARD film boyunca öldürülen karısının katilini aradığını sanıyor.. ama finalde TEDDY LEONARD'a gerçekleri anlatıyor..karısının o olayda ölmediğini söylüyor.. o olayda başına aldığı darbe sonucunda bu rahatsızlığa yakalanıyor.. ve ondan sonrasını hiç hatırlamıyor..LEONARD'ın anlattığı öykülerde SAMMY JANKINS karakteri var.... LEONARD'ın sigortacılık yaptığı zamanlardan tanıdığı ve anlattığı gibi hastalığa sahip biri..ama anlattığı öyküler tamamen kendi hayal ürünü...bunu TEDDY ona açıklıyor...SAMMY'nin hiç karısı olmadığını ve bu olayları tamamen kendisinin yaşadığını söylüyor.. (bizde o anda anlatılan hikayelerdeki kişinin aslında LEONARD olduğunu görüyoruz) ama LEONARD buna inanmıyor.. o sırada gözünün önüne bir kaç sahne geliyor.. karısına iğne yaptığını falan görüyor... çok sevdiği karısını kendisi öldürdüğü gerçeğini kabullenmek istemiyor ve TEDDY'ye çok kızıyor... 4-TEDDY ona olanları anlatıyor...polisin LEONARD'ın karısına tecavüz edenlerin iki kişi değilde bir kişi olduğuna inandığını söylüyor..(bu LEONARD'IN polis kayıtlarından tuttuğu dosyadada öyle yazıyor) ama kendisinin LEONARD'a inandığını ve onun ikinci kişiyi bulması için yardım ettiğini söylüyor...aslında ikinci kişiyi önceden bulup öldürmüşler..ve bu anın fotoğrafını çekmişler...ama bu fotoğraf TEDDY' de duruyordu .. bu yüzden LEONARD aslında aradığı kişiyi öldürdüğünü bilmiyor.. 5-Aslında polisin iki tecavüzcü olduğuna inanmaması gibi bir durum yok.. bu TEDDY'nin LEONARD'a oynadığı bir oyun.. amacı onu kontrol altına alarak istediklerini yaptırabilmek..LEONARD bir sahnede şöyle diyor:''SAMMY olayları hatırlıya bilmek için küçük not kağıtlarına yazılar yazıyordu..ama kağıtları yazdığını unuttuğundan hiç bir işe yaramıyordu..ben çok daha güzel bir yöntem buldum...'' bulduğu yöntem vucuduna dövmeler yaptırmaktı..(buraya tekrar döneceğim!!) 6-Filmde bir konuşmada LEONARD kendisine yetecek kadar çok parası olduğunu çünkü karısının ölümünden sonra sigortadan para aldığını anlatıyor... bence polisler LEONARD'a burada inanmıyorlardı..yani amacının para olduğunu karısını bu yüzden öldürdüğünü düşünüyorlardı... TEDDY 'de LEONARD'a bu olaydan sonra inanmaya başladı.. yani onun gerçekten hasta olduğuna inandı..ve onu kullanmaya başladı..onun aklına ikinci kişiye polislerin inanmadığı düşüncesini soktu.. böylece onu gerçeklerden uzaklaştırdı.. 7-TEDDY, LEONARD'a yardım ederek ikinci kişiyi buldular ve öldürdüler..bu anın fotoğrafını LEONARD'a hiç göstermedi..böylece onu kullanmaya devam edicekti..amacı LEONARD'ın hala bir katili aradığına inandırmaktı.. böylece ona yem olarak bir isim ortaya attı... JAMES G. ...bu kişide NATALIE'nın sevgilisiydi.. JAMES G. ile bağlantıya geçerek uyuşturucu için pazarlık yaptı. LEONARD'ı sürekli telefonlarıyla yönlendiren TEDDY katilin uyuşturucu kuryeliği yaptığından falan bahsederek sürekli onun aklına girdi.. sonunda katilin bir uyuşturucu alışverişi için o kulübeye gideceğinden bahsetti... JAMES G. yanındaki 200 bin dolarla uyuşturucu almak amacıyla o yıkık kulübeye geldi.. TEDDY de LEONARD'ı o kulübeye katili bulduğunu söyliyerek yolladı..amacı JAMES'ı öldürtmek ve paraları almaktı.. 8-TEDDY zor durumda kalınca bütün gerçekleri anlattı.. onu kullandığını ve bu işi para için yaptığını paranın yarısınında LEONARD'ın olduğunu söyledi...sonra onu teselli etmek için bunun çok önemli olmadığını nasılsa bunları unutacağından falan bahsetti.. onun bir katil aradığını kendisininde ona bir katil bulduğunu söyledi.. şuan hatırlıyamadığım bir konuşmadan sonrada ona kendi adının JOHN G. olduğunu söyledi..karısını kendisi öldürdüğü gerçeğini kabullenmeyen LEONARD bunu kendisine unutturabileceğini ve yeni bir katil bulması gerektiğini söyliyerek TEDDY'nin arabasının plakasını ve JOHN G. ismini birinci dereceden gerçekler olarak yazıyor... sonra TEDDY'nin fotoğrafının altına YALANLARINA İNANMA diye bir yazı yazıyor... ikinci adamı öldürdüğü ve JAMES'ı öldürdüğü resimleri yakıyor.. böylece yeni bir katilin peşine düşüyor.. o ana kadar olan bütün gerçekleri tekrar kendisi için çeviriyor... 9-LEONARD'ı sürekli telefonlarla yönlendiren TEDDY ona sürekli uyuşturucu işinden bahsetmişti.. sonunda LEONARD'ı katili çağırdığı yere götürmek için gelip aldı.. otel odasını terk eden LEONARD TEDDY le birlikte çıktı..TEDY JAMES'ı öldürdükten sonra LEONARD'ın izini kaybetmek istemiyordu..bu yüzden ona yine aynı otelin adresini verdi.. LEONARD bu sefer otelde üst kattaki odada kalmaya başladı (bu sahne biraz dikkat gerektiriyor.. çünkü TEDDY LEONARD'ı otelde aşağıya çağırdıktan sonra çantasını alıp dışarı çıkarken LEONARD'ın odası otel görevlisinin yanlışlıkla aşağı kattaki odasına getirip gösterdiği şekliyle aynı duruyordu..çöp kovası yatağın üstünde,kese kağıdı yatağın kenarında vs. ) buda TEDDY'nin herşeyi çok iyi hesapladığını gösteriyor.. büyük ihtimalle otel görevlisinide bu konuda uyarmıştı.. 10-NATALIE sevgilisinin öldürüldüğünü anladıktan sonra intikamını almak için çok zekice bir yola başvuruyor.. TEDDY'i kendi silahıyla vurmayı planlıyor.. aslında NATALIE ile LEONARD'ın karşılaşmaları tamamen şansa bağlı.. LEONARD JAMES'ı öldürüp elbiselerini aldıktan sonra cebinde NATALIE 'yi görmesi gereken bir not buluyor.. bu JAMES için yazılmış bir nottu.. ama bu notu kendisine yazılmış sanan LEONARD bara NATALIE 'i görmeye gidiyor.. ilk karşılaştıkları sahnede NATALIE arabasından dolayı LEONARD'ı JAMES sanıyor zaten... 11-Bütün olayları anlayan NATALIE sinsi planını devreye sokuyor... JAMES'sın ortağı DODD (yanlış yazmış olabilirim) paraları alıp kaçtığını düşündüğü ortağını bulmak için NATALIE 'yi sıkıştırıyor.. NATALIE 'da ondan kurtulmak için LEONARD'a adresini vererek onu öldürmesini istiyor..ama şans eseri zaten DODD arabayı yolda görüyor.. ve LEONARD'ı kovalıyor.. (buralardaki sahneler bana göre filmin en komik yerleri.. koşarken olayları hatırlamaya çalışması, sonra klozetin üstünde elinde şampanya şişesiyle oturup beklemesi beni gülmekten kırdı geçirdi) 12-NATALIE LEONARD'ı en son gördüğü sahnede ona plaka numarasının sahibini yani TEDDY'nin kimlik fotokopisini veriyor.. ve ondan sonrada artık görülmüyor.. çünkü NATALIE LEONARD'ın TEDDY'i öldüreceğini bildiği için görevini başarıyla yerine getirmiş oluyor.. 13-Zaten NATALIE bu planı yapmasa bile LEONARD'ın ulaşacağı kişi TEDDY olucaktı.. çünkü kendisine herşeyi unutturmak amacıyla TEDDY'i hedef olarak seçmişti... evet arkadaşlar...benim yürüttüğüm varsayımlar bunlar.. daha doğrusu filmden anladıklarım bunlar.. bazılarına göre filmin finali çok kötü olmuş şeklinde..bana göreyse filmin en mükemmel yeri finali oluyor..filmi insan çok iyi anlayınca (yada anladığını sanınca benim gibi :P) finalinde ne kadar mükemmel olduğunu anlıyor.. bence bu sezon seyrettiğim en iyi film MEMENTO... ve benim ilk beş filmim arasına rahatca gire bilecek bir film..bu filmi mutlaka tekrar tekrar seyredin..inanın bana bir önceki seyrettiğinizden daha çok şaşıracaksınız... bu arada tabiki yazım daha bitmedi :))) şimdi gelelim bir kaç ilginç noktaya ... filmde tam anlamıyla FIGHT CLUB'a bir gönderme var .. akıl hastanesinde SAMMY'i gösterirken bir anda saliselik bir olayla LEONARD'ın yüzünü görüyoruz.. bu bence olsa olsa FIGHT CLUB'a göndermedir... hatırlıyacağınız gibi o filmdede TYLER D. birkaç defa saliselik olarak ekrana gelip gidiyordu.. herhalde oradaki anlatılmak istenenle buradaki anlatılmak istenen aynı şey olsa gerek diye düşünüyorum... sonra filmin finalini seyrettikten sonra bir kaç varsayım daha yürütmek olabilir... örneğin LEONARD TEDDY'nin başına silah dayayınca TEDDY SAMMY ile ilgili gerçekleri anlatmıştı.. ama bu tamamen düzmece olabilir..yani TEDDY LEONARD'ın aklını karıştırmak için böyle bir hikaye anlatmış olabilir.. çünkü LEONARD karısıyla ilgili gördüğü hayallerde yine dövmeli olarak gözüküyordu..(5. bölümde anlatıcağım dediğim olay) yani gerçekten öyle birşey varsa neden dövmeli olarak karısıyla ilgili anılarını hatırlıyordu!?! bu birinci soru...ikinci soruysa olayda karısı ölmediyse neden onunla ilgili hiç fotoğraf yok !?! (bunun cevabı şu olabilir..çünkü karısı ile ilgili herşeyi yakıyor... karısının eşyalarını yakarken şöyle diyordu.. ''kimbilir kaçıncı defa senin eşyalarını yakıyorum?? ) neyse..görülen şuki bu film tamamen insanı düşünmeye iten bir film... ilk seyredişte eminimki herkezin filmle ilgili finali ayrı ayrı düşüncelerden oluşuyordu..benim üçüncü kez seyretmeme rağmen hala birşeyleri düşünüyor olmam çok garip??ve hala ısrarla bu filme sıkılmadan gitmeyi düşünmem ise şaşırtıcı..film anlatılanlarından çok seyircinin kafasında kurduklarıyla filmi anlamasını istiyor...KAYIP OTOBAN filmi için kitaplar çıktı..filmi anlatan bir çok görüş ortaya atıldı..doğrusu benim hayatımda hiç anlamadığım iki film KAYIP OTOBAN ve PERSONA filmleri bile beni bukadar kafa yormaya itmemişti.. bu senenin en iyi film ve senaryo oscarı benim için belirlenmiş oldu...ayrıca SİYAD'ın bu yılki listesinde zirvelerde olucağıda kesin...ve yazın yapılan film şenliklerindede en az PULP FICTION gibi beş sene boyunca gösterileceğine kesin gözüyle bakıyorum...içinizde hala bu filmi seyretmemiş olanlar varsa hiç vakit kaybetmeden gidip bu filmi görsünler... sakın bunca ayrıntılı yazmış!!! okuduktan sonra ne gideceğim demeyin!!! birkez gidince yine gitmek istiyeceksiniz nasıl olsa :))) (zaten yazı filmden daha karışık oldu..çöze bilene bravo doğrusu :P ) son olarak CHRISTOPHER NOLAN'a dikkat...ben birdahaki filmini heyecanla bekliyeceğim..ve birde günah çıkartmak istiyorum...GUY PEARCE ve CARRIE-ANN MOSS sizler için şimdiye kadar söylediğim herşey için binlerce defa özür... gerçekten inanılmaz iyi oynamışsınız...ben sizi böyle bilmiyordum doğrusu!!! JOE PANTOLIANO ise her zamanki gibi yardımcı rollerdeki büyük başarısını devam ettiriyor... RİSKLİ İŞ filminden sonra adını afişte görmesem tanıyamacağım bir şekle daha bürünmüş !!!
9amazing
tek kelimeyle gördüğüm en salak film. Bu filme övgü düzenler sinemadan hiç anlamıyor demektir. Filmde iki muteşem erkek oyuncu var tamam. Ama onlar bile senaryoyu ciddiye almamışlar. Çünkü senaryo yerlerde sürünüyor. Film ilerlemiyor. Herşey uzatılıyor; konuşmalar, mimikler. Karakterlerde derinlik yok. Varmış gibi yapılıyor hep. Pitt'i görünce kalp etışlarına engel olamayan kızlar beğenir ancak bu filmi. Eh takdir edersiniz ki bu da sinema sanatından anlamaya yetmez. Saçma sapan filmler listesinde her zaman zirveye oynayacak nadir filmlerden...
4bad
keyifle izlediğim ve umduğumdan fazlasını bulduğum bir film oldu benim için, senaryosu gerçekten çok hoş ve yönetmenden kaynaklanıyor olsa gerek ki oldukça da akıcı bir filmdi.beğenme konusunda bir şey demiyorum ancak sanki abartılı bir şekilde övülüp yere göğe sığdırılamıyor. filmi izliyorsunuz, hatta gülümseyerek iyi vakit geçirdiğinizi düşünüyorsunuz, ancak film bittikten sonra etkisi de yok oluyor ve öylece unutulup gitmeye yakınlaşıyordu. senaryo çok sağlam, müzikler yerinde kullanılmış, oyuncular olması gerektiği gibi (ne çok kötü ne de ayakta alkışlanacak performansları var) ve yönetmenin abartılmaması gereken başarılı bir çizgisi var.iyi bir film ama kesinlikle yılın en iyi filmi değil7/10
6good
Yetkin Dikinciler in şahane oyunu ve ağlatan kareleri ile sevdiğim filmler listeme girdi...
9amazing
Sinema tarihinin en iyi filmlerinden biri.. çok etkili bir senaryo ve harika bir anlatım.. tabiki tim robbins ve morgan freeman mükemmel.. hafızası olmayan, sıcak bir yere gitmek isteyenler için çekilmiş bir film adeta..
9amazing
Her defasında zevkle izlenen harika ötesi bir yapım.Yaşayan en iyi aktör Al Pacino başından sonuna kadar oyunculuk ve hayat dersi veriyor diğer oyunculara ve seyircilere.10/10
7great
izlerken zaman geçmedi resmen.
2horrible
Filmi daha ilk yarısında tahmin edebiliyorsunuz. ama bu filmde amaç herşeyi son 15dak. sığdırmak değildi. isteseler kimsenin tahmin etmesine izin vermezlerdi. filmin konusunu geniş zamana yaymak istemişler. ama sona da bir kaç sürpriz saklamayı başarmışlar. leo harika bir oyuncu. tek geçerim.
7great
İzlediğimiz sayısız holokost filmi içinde bambaşka bir yerde duruyor Saul Fia&. Teknik özellikleri çok başka öncelikle. Seyirciyi kalın bir çizgi ile ikiye bölmüş bir kamera tercihi var yönetmenin. Kimisi için baş döndürücü, göz yorucu. Benim dahil olduğum kesim için ise farklı, ilgi çekici ve filmin ruhuna çok uygun. Şimdiye dek izlediğimiz pek çok benzer filmde, arka planda yaşananlar sürekli gösterildi, vurgulandı bizlere. Bu görüntülerin, sahneler ile birlikte kullanılan müziklerin filmin çarpıcılığına etkisi çok büyüktü. Saul Fia&da bunlar yok. Ancak kendine özgü, belki de daha etkileyici bir çarpıcılığı var. Kendileri de aslında birer mahkum olan ve vakti geldiğinde öldürülen Sonderkommando'lara odaklanan bir film ben hatırlamıyorum önceden. Vahşetin bir başka yüzü onların yaşadığı. Durgun atmosfer aslında son derece sürükleyici bir şekilde sizi finale taşıyor ve finale doğru ivme inanılmaz artıyor. Bunu yaparken de durgun atmosfer aynen devam ediyor. Akademi Ödülü dahil aldığı pek çok ödül ve adaylığı hak ediyor, diğer tüm adayları görmemiş olsam da bunu söyleyebiliyorum. İşin dikkat çekici bir başka boyutu da Nemes'in ilk uzun metraj filmi olması. Başrol oyuncusu Geza Röhrig profesyonel bir aktör olmamasına rağmen sinema tarihinde hatırlanacak bir performansa imza atmayı başarıyor.
7great
Başladığım filmi bitirme alışkanlığım olmasa yarıda kapatırdım. 0.5 / 5
0nono
Eski lordların tablolarını, portlerini görürsünüz ya... İşte o tabloların birleştirilip bir sinema filmine dönüştürüldüğünü, çok iyi bir dış ses eklendiğini daha sonra da 3 saat sürdüğünü düşünün. Filmin tüm kusursuz yönlerine rağmen Barry'nin evlilik sonrası hayatını izlerken sıkıldığımı söyleyebilirim. Yükselişi ve hayata tutunması ne kadar canlı ise çöküşü de o kadar cansızdı benim için.
8super
çok güzel bir filmdi.herkese tavsiye ediyorum.mutlaka izlenmesi gereken bir film selam bahara yolculuk inşallah devamı olur
9amazing
Klasik amerikan hapishane temalı filmlerden farklı işleyişi olup izlenesi güzel bir yapım olmuş ispanyollar, amerikan filmlerinden daha farklı bakış açısıyla ve farklı senaryolarla dikkatimi çekti artık film bakarken ispanyol yapımı filmlere bakmaya çalışıyorum
7great
Aradan yıllar geçsede kendine has kalitesinden ötürü hiçbir zaman unutulmayacak filmlerimizden.
9amazing
Savaşlar anlamsız DEĞİLLERDİR. Elbette emperyalist çıkar ilişkilerine ya da adı ne olursa olsun, din, para, toprak, liderlerin narsist tutkularını tatmin etmek için insanları ölüme, felakete sürükleyen kirli siyasetlerine karşı, yalan üzerine kurulu demagojik sistemlerin yarattığı savaşlara, paylaşım savaşlarına, din savaşlarına karşıyız tabii ama aslında savaş yanlısı olmak zorundayız, sömürüye karşı emeğin, ırkçılığa, milliyetçiliğe karşı kardeşliğin, cinsiyetçiliğe karşı insanlığın, bağnazlığa karşı aydınlığın, ayrımcılığa karşı birleşmenin, baskılara, yasaklara karşı özgürlüğün yanında savaşçı olmalıyız. Duyguları izleyiciye aktarabilen, başından sonuna hüznün hakimiyetinde geçen, oyunculukların ve anlatımın mükemmel olduğu filmin ilk yarısında sorun gayet güzel ortaya kondu. Şimdi soru: siz olsaydınız ne yapardınız? 85/100
8super
Sıfırdan zirveye, zirveden sıfırın altına giden bir insanın hikayesi. Sadece kuru bir boks filmi olarak görmemek gerekli. En iyi film ödülünü ne kadar hak ettiği tartışılabilir, sanırım akademi üyeleri bu sefer gözyaşı bol bir filmi seçmek istemişler. Morgan Freeman'ın dış sesle anlatımı filme çok şey katmış. 8/10...
7great
Savaşın getirdiği felaketleri açlık cephesinden ele alan ve savaşın iğrençliğini içimizde bir kere daha hissetmemize sebep olan filmlerden biri;ayrıca yaşanmış bir olay olması durumun trajedisini daha da arttırıyor. Theodor White'ın Hennan ile ilgili çektiği fotoğraflara bakılırsa bire bir olayın yaşandığı tarihi yansıtıyor. Ben beğendim, tavsiye ederim.
7great
filmin türünün dram olması yanlış bence,komedi olmalıydı :) Johnny Depp yine sıradışı mimiklerini kullanmış e hal böyleyken insan gülmeden edemiyo ve filmin türü de komediye girio bence :DD filmin konusu sıradan ama Johnny Depp yine süperdi :))
7great
bence cok guzel bir filmdi harıka bir gerılım var filmde ++fransızlardan sonra ıspanyol sinemasıda gerılım yaparmış bunuda anladık cok sıradısı bir film merakla izlıyeceksınız ..10/7
6good
Bence sinema tarihinin en yaratıcı filmlerinden biri.Ed Harris in muhteşem oyunculuğuyla göz kamaştırdığı hayata dair harika mesajlarla harika bir film.
7great
Testere'nin dvd formatlı olarak çıkan serisini dün izleme fırsatım oldu. Aslında sürekli ertelediğim filmlerden biriydi. Bedensel ve bireysel şiddet filmleri itici gelmiştir. Lakin serinin 2. filmiyle beraber kurgudaki başarı beni serinin tamamına bağladı. Seride 2 ve 3. filmler son derece iyi. D. L. Bousman'ın performansının diğer yönetmenlerden iyi bulduğumu söylemek isterim. Böylesi bir kurgunun senaristliğini yapmak ve bireysel olarak böylesi bir şiddet kurgulamak ve bu kurguyu serinin 6 filmine bağlamak her yiğidin harcı değil. Tüm filmler benden 8 puan. Lakin 3. film 9 puanı hak ediyor.
7great
durgun ve sıkıcı bir film. 6/10
5middle
Filmin afişi dışında herşeyi harika. Çünü afişi içieriği tam aktaramıyor film raflarını gezinen izleyiciye. Filmi izleyince sizi alıp götürüyor. Koltuğa çiviliyor. Antartika o soğuk kurtlarla geçen soğuk günler. Dostluk, sadakat ve vicdan üzerine iyi bir sorgulama. İzlerseniz kendinizi mutlu hissedersiniz izlemezseniz beni özel kılarsınız. Seçim sizin. 10 üzerinde 11 puan harika.
9amazing
"Ben daha başında anladıydım" denecek bir film olmuş. Güzel ama hep aynı klişeler yahu. Biraz değişin artık. O son düğmeye basmayacaktın.
5middle
Çok derinlemesine Psikolojik bir film. Her insan kaldıramaz. O arka plandaki müzik sizin ruhunuza işliyor..Dört mevsim muazzam bir detay.
7great
Silah üreten insanlar oldukça savaşacak insanlar bulunur mutlaka. Savaşacak insan veya savaş kalmazsa o zaman savaşacak insanları yaratır ve savaşı yine çıkarır silah üreticileri. Hatta bazen ülkeler bile en iyi silahı biz yaptık diye gururlanır televizyonlara çıkıp. Keşke sadece filmlerde kalsa böyle hikayeler deyip filme gelirsek: Marvel`e anime dokunuşu benim hoşuma gitti. Diğer Marvel animasyonlarının aksine izlerken sıkılmadım. Filmdeki kahramanların çizimleri biraz farklı olsa da Hulk`un yüzü hariç hepsine beğendim. Tabi Punisher`ın karizması hepsinin üstünde. Wolverine ile birlikte Marvel`in en karizma karakteri ama nedense geri planda bırakılmış üstüne daha fazla proje yapmalılar. Puanım: 7
6good
ferzan özpeteke in tum filmlerini izlemiş biri olarak gercekten bu filmin tadı damagımda kaldı diyebilirim..modern sinemanın cok goz alıcı filmlerinden biri ve oldukca sarsıcı..izlerken kendinizi oyle bir kaptırıyorsunuz ki film bittiginde kendinizi yeniden tanımlamak zorunda kalabilirsiniz..tavsiye ediyorum benden 9 puan..
8super
IRKCILIK ÜZERİNE YAPILMIŞ GELMİŞ GEÇMİŞ EN BÜYÜK SİNEMA OLAYI 10 ÜZERİNDEN 10 Tony Kaye 8 Temmuz 1952 yılında Londrada doğmuştur.Yönetmen, görüntü yönetmeni, yapımcı, senarist, aktör, yazar, şair, şarkıcı, söz yazarı ve ressamlık gibi işlerle uğraşıyor.İlk sinema filmi American History X oldu.Bu filmin montaj hakları elinden alınmış ve filmin sonu kendi istediği gibi değil yapım şirketinin istediği gibi bitmiştir.Bu olaydan sonra New Line Cinema yapım şirketi ile kanlı bıçaklı olmuştur.Birçok reklam filmlerinde yönetmenlik yapmıştır.4 uzun metraj filmi ardır.Bunlardan bir tanesi belgsel filmdir.En son filmi ise 2011 yılında çektiği müfreze filmidir.2002 yılında çekmiş olduğu ancak kayıp olan Snowblind filmi vardır. DAD’nin 50. yıl ödüllerinde tüm zamanların en çok ödül kazanan yönetmeni olarak onurlandırılmıştı. Kaye 1996 yılında Vauxhall Astra için yaptığı reklamda iki bin bebek kullanarak Guinness Rekorlar Kitabı’na girmişti. Tony Kaye, dokuz saatten az bir sürede 175 farklı reklam filmi çekerek dünya rekoru kırmayı hedefliyor. filmimize gelirsek YAPTIKLARIN SANA İYİ BİR YAŞAM SUNDU MU? İnsanlığın büyük sorunlarından biridir, ırkçılık. Yönetmen Tony Kaye, bu filmle ülkemizde de son zamanlarda iyice artan ırkçılığın psikolojik ve sosyolojik yanlarına ışık tutuyor ve bu ırkçılığın doğurduğu sonuçları bir ders niteliğinde bize sunuyor. Öte yandan Edward Norton oyunculuğuyla kendisinin ne kadar büyük bir aktör olduğunu izleyenlere bir kez daha göstermiş oldu. Oynadığı rolü yaşıyordu adeta. Bir diğer başrol Edward Furlong da çok iyi oynadı. Abi-kardeş ilişkisini başarılı yansıttıklarını söylemeliyim. Filmin imdB puanı 8,6 ki bu puanı sonuna kadar hak ediyor. Film iki zamandan oluşuyor. Şimdiki zaman renkli gösterilirken, geçmiş siyah-beyaz gösteriliyor. Bu da gayet güzel bir detay. Bilindiği üzere Amerika'da siyah-beyaz ayrımcılığı ezelden beri yapılır. Amerikalılara şöyle bir algı aşılanır inceden inceye : Zenciler vergi vermeyen tehlikeli insanlar ve biz onları yok yere ülkede tutuyoruz. Biz maddi sıkıntılar yaşarken devlet bunlara titizlikle yardım ediyor. Bunlar ise nankörlük edip illegal işler yapıyorlar.& Kahramanımız Derek de bu algının kurbanı bir beyazdır. Kendisine bu algıyı aşılamaya çalışan babasının zenci mahallesinde hayatını kaybetmesiyle içinde biriken o algı&nın bu olayla birlikte dışavurulmuşluğunu görüyoruz. Bunların sonucunda Derek yepyeni bir kimlikle bambaşka biri oluveriyor. Bu yeni kişi, kendilerinden olanları artık sadece sevmez, gurur duymaya da başlar. Bu gurur faşizmin en belirgin özelliklerinden biridir. Bir diğeri de kibirdir. Bu kibirle birlikte kendilerinden olmayanları aşağılama isteği duymaya başlanır. Onlara her zaman yabancı& muamelesi yapılır. Onlara asla bir sevgi besleyemez ve çoğunlukla onlardan nefret edilir. Filmi izledikten sonra şimdi anlatacağım kısmı daha iyi anlayacaksınız... Şayet fanatik bir beyaz, bir zenciyi öldürmeye kalksa, işi yaparken kurbana derin bir nefret duyarak yapar. Yaptıktan sonra ise vicdan azabından çok yaptığı işle gurur duyar. Çünkü bir böcek öldürmüştür, insan değil. Kendini bir kahraman olarak görür. Tüm bunlar kaçınılmazdır. Aslında daha başka bir faktör de vardır : EGO. İnsanların faşizme olan tutumlarını belirleyen unsurlardan biridir ego. Çünkü faşizm, insanın egosunu tatmin edebilecek yegane düşüncedir. Devletin aşıladığı algı, kişilerce geliştirilip aşırıya kaçırılır. Bu yeni düşünce ise oldukça yanlış ve tehlikelidir. Çünkü iş çığırından çıkmıştır. Yeni düşünceler çoğunlukla şu şekildedir ve her ülkenin fanatiklerince benimsenmiştir. Bu vatan bizim mi yoksa o soysuzların(azınlıkların) mı? Yüce atalarımızı, şanlı tarihimizi ne çabuk unuttuk? Bizle o aşağılık insanlar asla eşit olamaz. Biz kendi ülkemizde köpekler gibi çalışıp gıkımızı çıkarmazken bu asalaklar hem sosyal yardım alıyor hem de yok yere anarşi çıkartıyor. Buna göz mü yumalım? Bizim insanlarımızın en ufak suçunda büyük cezalar kesilirken bu böcekler onlarca suç işleyip sokaklarda elini kolunu sallaya sallaya gezebiliyor. Bu şaka mı? Vergi vermezler, polisimizle çatışırlar, kanun kaçağıdırlar, yasadışı işler yaparlar. Onları neden sevelim ki?& Filmde devamlı bu tip sosyal vurgulara tanık oluyoruz. &Şimdi dinleyin, zencilerden nefret edeceğiz, bugün yapacağımız sadece bu. Zencilerden nefret edeceğiz, oturup tüm gün zencilerden nefret edeceğiz. Zenci nedir bilmem ama yine de onlardan yine nefret ediyorum.&bu replik aslında oldukça manidar. Irkçılık onların bilinciyle iliklerine işlemez, bazı güçler ırkçılığı onlar farkında olmadan kafalarına sokar. Nefret ettikleri kimseleri aslında pek tanımaz, onlara ÖNYARGI ile yaklaşırlar. Filmde tabi azınlıkların(ya da sadece zencilerin diyelim) asıl sosyal durumuna ve hükümet oyunlarına değinilmedi. Çünkü yönetmen konuyu genel olarak muhafazakar bir yapıda işledi. Ve sarsıcı final sahnesiyle kafaları bulandırıp, ırkçılığa açık kapı bıraktı. Finali şöyle bir mesaj verir gibiydi &İyi zenciler de var. Kötü zencilerden nefret etmekte belki haklısın ama yine de şiddete başvurmamalısın.& Öte yandan ırkçılığın şiddet eğilimi muazzam yansıtıldı filme. Zaten genel olarak şiddet karşıtlığı üzerine kurulu bir filmdi. American History X(1998), ırkçılığı en iyi anlatan filmlerin başında gelir. Her ne kadar bu sorunun sadece ezen kısmına odaklansa da.. En sevdiğim filmler arasında yer alan bu film mutlaka izlenmesi gereken bir başyapıttır, herkese &şiddetle tavsiye ederim. Galiba size öğrendiklerimi anlattığım yer burası, sonuç kısmı değil mi? Sonuç şu : Öfke bir yüktür. Hayat sürekli kızgın yaşanmayacak kısadır. Buna kesinlikle değmez. Biz düşman değiliz, dostuz. Düşman olmamalıyız, hırslarımız zorlayabilir ama yürek bağlarımızı koparamayız. Hafızamızın gizemli yolları, tekrar aşıldığında canlanacak ve tabiatımızın iyi yönlerinin yanında olacaktır.& FAŞİZM HASTALIKTIR! 9/10
9amazing
sikici bir amerikan siyasi hikaye beklerken yerinde durmayan uzun sikici diyaloglarin olmadigi hikayenin akip gittgi Richard Gere gibi aktörün karekterini nasil oynadigi nasil oyunculuk dersi verdigi.finale dogru karekterlerin aslinda göründükleri gibi olmadigi , tüm sayabileçegimiz aksiyon siyasi filmlerin düsük bütçeli denemesi gibi olmus.sikilmadan izleniyor.
6good
Bardağın dolu tarafına baktığınızda bile Eşkiya ve Gönül yarası’nın gölgesinde kaldığını düşünüyorum.Şener Şen’e hepimiz gibi büyük saygı duyuyorum ancak bence filmde vasatı aşamamış.Kenan İmirzalıoğlu ise yeni kuşağın bir numarası olduğunu ispatlamış.Son yıllarda özellikle Deli Yürek ve Kurtlar Vadisi dizilerine gelen ’özendirici’ eleştirilerinden sakınmak için sanki karakterler biraz kartonlaştırılmış.Ama yinede izleyin eksiklerine rağmen sinemamızda birileri sadece para kazanmayı düşünmeden birşeyler yapmaya çalışıyorlar çünkü...
7great
Ağır bir tempo ile ilerleyen ve herkesin sevmeyeceği bir filmdi. Beni de çok mutlu etmedi.
4bad
Yine Nolan yine baş yapıt. İzlediğim en iyi süper kahraman filmi. Aslında bu filme süper kahraman filmi demek çok doğru olmaz. Öyle uçuk kaçık sahneler beklemeyin. Batman Begins gibi yavaş ilerleyen bir film. Ama Batman Begins bana oyunculuklar anlamında biraz ruhsuz gelmişti. Fakat Dark Knight da JOKER i oynayan rahmetli Heath Ledger olağanüstü oynamış. Keşke şimdilerde de izleyebilseydik onu ama kader işte. Filme gelirsek kesinlikle izlenmesini tavsiye ediyorum. Nokta
8super
Sırf müzikleri için bile izlenir. . .
5middle