movie
stringlengths 1
50
| text
stringlengths 0
30.6k
| star
float64 0.5
5
|
---|---|---|
Son Durak 2 | 'İlk filmden daha iyi' tarzında eleştiriler biliyorum bu film hakkında . Bana kalırsa kesinlikle ilk filmden iyi değil . Kendini izletiyor film , sürüklüyor ama birçok şey havada kalıyor , oldu-bittiye getiriliyor . Sonu da sanki farklı bir son yapalım , traji-komik bitirelim havasındaydı , oda olmamış kanımca ... 5/2.5 ... | 2.5 |
Erzurumlu Mümessil | Güzel bir film izlenmeye değer. Oyuncu kadrosu da karekterlere uygun olarak seçilmiş. Erzurum şivesi (ağzı) film renk katmış. İzlemenizi tavsiye ederim. | 5 |
Anneler Günü | Baştan sona nefes kesen ve sürükleyici harika bir film...Bir saniye bile gerilimin düşmediği güzel ve değişik bir kurgu...Asla pişman olmayacağınız muhteşem bir film...10/8.5 | 4.5 |
Hep Yek 4: Bela Okuma Altan | Gerçekten çok kötü. Diğer filmlerde kötüydü ama bu başka bir kötü. İyileşeceğine geriye doğru giden bir seri. | 0.5 |
Demir Maskeli Adam | Süper bir film 10/10 | 5 |
Minyonlar | Gru dan 42 yıl önce... Minyonların tarihinin hızlı bir şekilde anlatıldığı ve en kötü kötüye hizmet etme serüvenlerinin Gru'ya kadar olan kısmını anlatıyor. Gru'ya gelene kadar bir çok kötü ile çalışmışlar ama hiçbir zaman o birlikteliği oluşturamamışlar. İlk çağlarda olsun, taş devrinde, hatta dinozorların yaşadığı devirlerde bile. Öncelikle çok büyük bir minyon hayranı olarak belirtmek isterim ki bu filme maalesef ama maalesef çuvallamışlar. Fragmanlarını 10-15 kez izledim ve bayıldım. Filmi de aynı hevesle izlemek istedim fakat fragmanın dışında filmde kayda değer hiçbir şey yok. Fragmanlarını izlemek yeterliymiş sanırım. Bu küçük sevimli sarı yaratıkları saatlerce izleyebilirim. Ama bu filmde onların dışındaki bölümler aşırı sıkıcıydı. Stuart, Bob ve Kevin hariç filmde birşey yok. Komik yerler yok mu ? Var ama dediğim gibi sadece fragmanlarda ki kadar. Bütün olayı fragmanda vermişler zaten. Açıkçası üzüldüm. Daha iyi şeyler beklerdim. Ama yine de bu Bananaaa diye bağıran yaratıkları çok seviyorum.İyi seyirler... 5.9/10 | 3 |
Demir Maskeli Adam | gerçekten çok başarılı uzun olmasına rağmen oldukça akıcı bir film...oyuncu kadrosununda bayağı kaliteli olduğu bu film gerçekten izlenmeye değer...8/10 | 4 |
bi küçük Eylül meselesi | güzel, sade bir anlatım. Süper ötesi bana göre. Engin Akyürek değişik bir karakter olmuş, harika bir oyunculuk | 5 |
Carol | Film eşcinsel bir ilişkiyi çok naif ve insanın içine işleyen şekilde aktarmış. Bu yönden çok başarılı. Ayrıca oyunculuklar harikulade. Ancak anlamadığım nokta kadının &annelik& yönüne vurgusu. Bu konuyu net oturtamamış gibi geldi bana. Yani hem kızıyla hem de aşık olduğu genç kızla ilişkisi sanki &annelik& güdüsü bağlamında sunulmuş gibi geldi bana. Bu da filme &mistik& bir hava vermiş. Tutkulu bir aşktan ziyade Carol, sıkışmışlığını gideriyor gibi olmuş. Bu görüşte olanlar varsa yazarsa tartışmak isterim. | 3.5 |
Kaçış Planı | 80'ler aksiyonlarını seviyorsanız Stallone ve Schwarzenegger sizleri pişman etmeyeceklerdir. Çok mantık aramadan zevk almak için izleyin. | 2.5 |
Ya Ben Ölürsem | Konu ve içerik olarak çok iyi, çekim kalitesi düşük ( muhtemelen kısıtlı imkanlarla çekildi). İzlenmeye değer | 5 |
Son Şaka | Burada yazılan yorumlara baktım ve gitmeyecektim.Bir arkadaşım bilet almış ve beraber izledik. İyiki gitmişim.Beklentimin çok üstündeydi! Adamın filmde kendi yaptığı 3.sınıf komedi filmi esprisini anlamayan youtuber takipçisi kişilerin yazdıklarına aldırış etmeyin.Filmi izleyip anlamayan tabikide beğenmeyecektir.Ben izledim anladım beğendim.Senaryosu nasıl aktı anlamadım.Sonu beni şaşırttı Serdar Gökalp oynamamış resmen döktürmüş!Diğer oyunculardan bile daha iyi desem yalan olmaz. Tek eleştirim 2.filminde aynı yönetmenle çalışmasın.İlk filmine göre çok çok iyi desem yalan olmaz. | 5 |
Özgürlük Rüzgarı | ilk yarısı itibarıyla pek sarmasa da özellikle ateşkes ilanından sonra film bayağı etkileyici bir hal aldı.güzel bir başkaldırı filmi denilebilir... | 4 |
New York Çeteleri | Bu film seneryosu ve kadrosu. Muhteşem bir şölen. O tarihsel anlar, atmosfer, kıyafetler, hele ki oyunculuk... Leonardo böylesine kaliteli işlere imza atarken bu filmi izlememek olmazdı. 10/10 | 5 |
Arabalar 3 | Film tam anlamıyla hayal kırıklığı olmuş şimşek resmen silinmiş filimden yazık bu kaar basit bitirilmesi çok saçma Filme boşuna gitmeyin çok sıkıcı saçma ve senaryo berbat olmuş | 0.5 |
Tetikçi 2: Yüksek Gerilim | Orta ayar bir Jason Statham filmi tam onun tarzı birinci filmde ölüp ikide dirilmesi pek bence olmadı | 3 |
Alita: Savaş Meleği | mbc gemisine gidiyorlar orada ana kumanda odasını suyun altında nasıl bu kadar uzun süre nefes aldığını hatırlamadı normal de her anıyı flashback [spoiler][/spoiler]hatırlıyor onları hatırlamadı ama film güzel | 4 |
Ayrılık | bizdeki ’’ayrılsak da beraberiz’’e benzediğinden olsa gerek ki bana çok klişe geldi...bilindik bir konuydu ve ilk kızmı ise bayağı sıkıcıydı...filmi jennifer annistona güvenerek izledim ancak pek de yavsiye edilebilecek bir film olmadığını düşünüyorum. | 3 |
Budala Dedektif 2 | yaw ancak bu kadar olur... gülmekten filmi izleyemedim :D | 5 |
Unfriended | “Unfriended”, senaryosu Nelson Greaves tarafından yazılan ve Levan Gabriadze tarafından yönetilen 1 milyon dolar bütçeli bir Bazelevs - Blumhouse prodüksiyonu… Hollywood standartlarında neredeyse çerez parasına denk gelen bir bütçeyle 64 milyon dolarlık bir gişe hasılatına da imza atan bu film, yapımcı şirketler Bazelevs ve Blumhouse’un kurucu ortakları (aslında patronları) olan Timur Bekmambetov ve Jason Blum’u o kadar etkilemiş ki, devam filmi şeklinde tasarlanan “Unfriended: Dark Web” (2018) i de finanse etmekte hiçbir tereddüt göstermemişler… Doğrudan bu filmle bir ilgisi olmasa da bu bilgiye, yine 1 milyon dolarlık bir bütçeyle çekilen benzer tarzdaki “Searching” (2018) filminin yapımcılarından birinin de yine aynı Timur Bekmambetov olduğu notunu da ekleyebiliriz… Prömiyeri, 20 Temmuz 2014’de Fantasia Festivali ve 13 Mart 2015’te de South by Southwest (SXSW) Festivalinde yapıldıktan sonra 17 Nisan 2015’de vizyona giren filmin, 5.6/10 (59.494 oy) ve 2.8/5 (30.039 oy) olan IMDB ve Rotten Tomatoes izleyici puanı ortalamalarıyla 6/10 (169 yorum) ve 59/100 (30 yorum) olan Rotten Tomatoes ve Metacritic yorum ortalamaları, bire altmış dört veren gişe hasılatıyla tam bir tezat halinde… O nedenle, durumu daha iyi anlayabilmek için, filmimizi, her zamanki gibi önceliği yine oyuncu kadrosuna vermek suretiyle mercek altına alarak incelemeye ve sonrasında da puanlamaya çalışalım… Evet, karşımızda farklı bir hikâye ile farklı bir kurgu ve anlatım tarzına sahip olan bir film var… Zaten gişede bire altmış dört vermesinin temel nedenlerinden biri de izleyicide uyandırdığı (aslında yapılan reklamlarla bilinçli olarak uyandırılan) merak artı bu farklılıklar… Ancak bütün bu farklılığına rağmen filmin oyuncu kadrosuna şöyle bir göz attığımızda, kadronun ucuz yollu serpme kahvaltı misali ağırlıklı olarak TV dizi ve filmlerinde ufak rollerde boy gösteren oyunculardan kurulmuş olduğunu görüyoruz… Aslında aynı şey, yönetmen Levan Gabriadze dâhil neredeyse teknik kadronun tamamı içinde geçerli… Zira onların da arasında, öyle dişe dokunur özellikte tanıdık bir isim yok gibi… Ama nihayetinde, kim ne derse desin bu genç ekip, yapımcılarına para kazandıracak bir projenin üstesinden gelmeyi de becermiş… Sonuç olarak; 3 verdiğimiz bu filmin, korku – gerilim türü meraklılarını çok fazla tatmin etmese de, özellikle de çokbilmiş ergenlere ders niteliğindeki sürpriz finali ve 83 dakikalık makul süresi ile izlenilmeyi fazlasıyla hak ettiğini düşünüyoruz… Keyifli seyirler, Son bir not: Tüm hakları bize ait olan bu yorumun orijinali; bir başka mecrada tarafımızca, 5 Aralık 2018 günü saat 00.16’da yazılarak paylaşılmıştır... | 3 |
Büyük Kumar | Bu tarz filmlerde klişe olan her şey vardı filmde. Akıllıca bir kurgu gibi geliyor ama ağzımı açık bırakan bir senaryo değildi. Basit bir yapımdı. Oyunculuk iyiydi. | 2.5 |
Altın Şans | Puanda biraz acımasız olmakla beraber çok ii de değil ama bu puanı da haketmediği kesin. Macera ve hafif bir komedi. Mcconaughey bence iyi seçim. Hudson çok fazla ayak uyduramamış... | 4 |
Eski Köye Yeni Adet | Komik değil konusu bayıyor doğunun kültürü ve yaşam tarzlarıyla dalga geçiyor. İzlerken bunun senaristi neyi amaçlıyor diye düşünerek izledim | 1 |
Blade 2 | Serinin en iyi bölümü,Muhteşem... | 4.5 |
Hangover 3: Felekten Bir Gece | Filmin cılkı çıktı artık, bir kere abarttınız da üçüncüsü olmamış birde üstüne bütün sapıklıkları komik diye yedirmeye çalışmışsınız. Böyle şeyler karşı değilim ama eklemeden önce biraz bile komik mi düşünmemişler. Küfür ve cinselliğin genel kullanımında bile kahkahayla gülerseniz buna anca gülümsersiniz. O da belki. Ben üstüne para verseler izlemem. | 0.5 |
Kral Arthur: Kılıç Efsanesi | Kötü anlatım kötü oyunculuk falan hepsini geçtim , Arthur'un saç traşı 2018 model oyuncuların kıyafetler desen bir avm'ye gidip 2 3 markadan ne varsa toplamışlar gibi. Polyesterin icadı 1910 olması lazım demek ki 5. yüzyılda İngilizler yağmurluk, pardesü, ceket olarak kullanıyormuş. Ayrıca 5. yüzyılda geçen hikayede kralı koruyan pitbull köpeklerinin ilk defa 1800'lerin sonraların da üretilmesi ne ilginç . 2010 yılından sonra gördüğüm sinema , müzik ne varsa hepsi yap geç hızlı tüketim çalışılmamış basite indirilmiş işler. Tabi ki her zaman böyle işler bu tür ürünler var ve bunları tükentenler olacak ama bu kötüsü iyisi de şu denilecek işler yok yeni nesil için üzgünüm ... | 1.5 |
Tabu | Cinsel istismarı anlatması belki ebeveynler için güzel bir uyarı, ama kız çocuklarına izletilmemeli. Çünkü yanlış anlayabilirler filmin mesajını :(Kız çocuklarının, aileleri tarafından iyi yönlendirilmeyince nasıl yanlış şeyler yaptığını gösteriyor. 8 / 10 | 4 |
Şirinler 3: Kayıp Köy | ŞİRİNLER 1 VE 2 ' DEN ÇOK FARKLI 2. SERİDE 2 KARDEŞ DAHA GELİYORDU AMA 3. DE YOK ÇOK SAÇMA OLMUŞ HİÇ BİR ŞEKİLDE TAVSİYE ETMİYORUM | 1.5 |
Kalp Atışı Dakikada 120 | Senaryosunu da, Philippe Mangeot ile birlikte yazan Robin Campillo'nun yönetmen koltuğunda oturmakta olduğu &120 battements par minute / BPM (Beats Per Minute)&; aday olduğu 58 uluslararası sinema ödülünden 50'sini kazanmayı becerebilmiş bir LGBTQ+ draması olarak geliyor karşımıza... Gelin isterseniz, AIDS konusunda; 3 Academy ve 2 Golden Globe Ödüllü &Dallas Buyers Club& (2013) kadar etkileyici bulduğumuz ve binlerce yıllık cehalet birikiminin etkisi altındaki, cinsiyetleri &erkek& ve &kadın& ile sınırlandıran &homofobik& seyirci kitlesinin, fabrika ayarlarını fazlasıyla bozacağını tahmin ettiğimiz bu sıra dışı filme biraz daha yakından bakalım... *** Fabien'e (Jean-François Auguste) göre: 1990'lı yılların başlarındaki Paris'teki uzantısıyla tanışacağımız ACT UP; 1989 senesinde New York'ta başlatılan ve eşcinseller topluluğu içinde, &HIV'nin (Human Immunodeficiency Virus / İnsan Bağışıklık Yetmezliği Virüsü)& sebep olduğu AIDS hastalığına yakalanmış olan kişilerin haklarını savunmak için kurulan &aktivist& bir hareket olup, hasta bakım desteği sağlamamaktadır... Form doldurularak üye olunan bu grubun eylemlerine, Luc (Simon Bourgade) ve Eva (Aloïse Sauvage) isimli iki moderatörün yönetimindeki; kuralları önceden belirlenmiş, Salı akşamları saat 19:00'da yapılan toplantılarda karar verilmektedir... Muhakkak vurgulanılması gereken bir başka husus da, gerçekte öyle olmasalar da; gruba üye olan tüm bireylerin, medya ve toplumda HIV pozitif şeklinde algılanıyor olmalarıdır... *** Derken... O haftanın olağan toplantısına geçilir... İlk olarak da; yeni üye olan Patrice, Judith, Jérémie (Ariel Borenstein) ve Nathan (Arnaud Valois), ayağa kalkarak kendilerini gruba tanıtırlar... Ardından da, ilk üyelerinden Alain Isnard'ın ölüm haberi paylaşılır... Ki gruptan Thibault (Antoine Reinartz), Alain hakkında bilgiler verirken; sinirleri iyice bozulmuş olan Sophie'de (Adèle Haenel), toplantı salonlarına sızarak gerçekleştirdikleri, AFLS (Fransa anti-AIDS Ajansı) eylemi hakkında bir konuşma yapacaktır... Zira salondaki grup üyelerinden Marco (Théophile Ray), sahnedeki AFLS Başkanı Michel Bernin'in (François Rabette) suratına, bir sahte kan kesesi fırlatırken; Max (Félix Maritaud) ile Sean'da (Nahuel Pérez Biscayart), zaten şaşkınlıktan iyice afallamış olan aynı Bernin'i, elinden sahneye kelepçelemişlerdir... Halbuki o kelepçeler, eğer polis gelirse; grup üyelerinin bizzat kendilerine takmaları içindir... O nedenle fazlasıyla uçuk bulduğu ve diğer aktivist gruplardan AIDES'in de bir bildiri yayınlamak suretiyle kınadığı bu kelepçeleme eylemine, Sophie kadar Marcus'da (Simon Guélat) tepki göstermektedir... Ancak yaptıklarının, son derece sağlam ve ses getirecek tarzda bir eylem olduğunu düşünen Sean ise; kesinlikle, geri adım atmak niyetinde değildir... *** Neyse... Bu konu kapatılır ve sıra; Melton Pharm Lab ilaç firmasının, HIV pozitif hastaları için geliştirmekte olduklarını duyurduğu ilaca gelir... Şöyle ki, ellerindeki verileri açıklamaya yanaşmayan firma; bu işi, bir sonraki yıl Berlin'de düzenlenecek konferansa bırakmayı planlamaktadır... Böyle olunca da... Yapılan oylama sonucunda; laboratuvarı basarak, gizlediklerine inanılan bilgiyi açıklamaya zorlamaya dair bir karar alınır... *** Ertesi gün... Öyle de yaparak, bir &AFP (Agence France-Presse)& fotoğrafçısının (Marco Horanieh) da eşliğinde; topluca Melton Pharm Lab'ın binasının içine dalarlar... Firma yöneticisi (Cécile Dominjon, Julien Kurtz) ve çalışanlarının (Karine Dogliani, Rami Kabteni, Christophe Truchi) şaşkın bakışları arasında, 12. kata kadar çıkarak; gördükleri her yeri, Hélène'in (Catherine Vinatier) evindeki banyo küvetinde ürettikleri sahte kan ile boyayarak protestolarını başlatırlar... Fakat telefonla aranan polis de gelmekte gecikmez... *** Elbette... Üç saatlik bir gözaltı sonrasında; ACT UP üyelerinin tamamı, serbest bırakılacaklardır... *** Neredeyse hemen hepsi HIV pozitif olan grubun üyeleri, yeni bir ilacın bulunmasını hızlandırmak amacıyla; orijinal fikirlerle donatacakları, kamu oyunda ses getirecek yeni eylemler peşindedirler ve bunu haftalık toplantılarında da sürekli olarak gündemlerinde tutmaktadırlar... Bunlardan bir tanesi de, Sean'nın; aralarında Max, Etienne (Jérôme Clément-Wilz), Jérémie, Mehdi (Mehdi Rahim-Silvioli), moderatörlerden Luc ve kendisinin de bulunduğu on erkekten oluşan bir ponpon kızlar grubu kurarak sokaklarda dolaşmaktır... Ders saatlerinde, devlet okullarındaki sınıflara girip dersi bölerek; lise öğrencilerine yönelik olarak güvenli seks ve uyuşturucu kullanımına yönelik bilgilendirici uyarılarda bulunmak da, işin cabasıdır... Özellikle de bu okul eylemleri esnasında, Sean ile Nathan arasında bir yakınlaşma da doğar... Dakika 43... Sean ile Nathan karakterlerini canlandıran Nahuel Pérez Biscayart ve Arnaud Valois'nin, cesaret dolu performanslarının damgasını vurduğu filmin geride kalanında, fırsat bulup da bugüne kadar izleyememiş olan siz değerli sinemasever dostlarımızı; kaçınılmaz biçimde üzücü sürpriz bir finali de bünyesinde barındıran, 100 dakikalık bir bölüm daha bekliyor olacak... Keyifli seyirler, | 4 |
Aşkın Büyüsü | Çok sevdiğim bir film olmamıştı... | 2.5 |
Çılgın Dostlar | ...Ayi Boog ile yaramaz geyik Elliot#39;in macerasi, daha once de karsimiza gelen onca buyuk studyo animasyonlarindan farkli olmayan bir yapida. Basta hic biraraya gelemeyecekmis kadar farkli karakterlere sahip kahramanlarimiz, inadim inat diyerek herseye ragmen dost olmayi basariyorlar. Sonunda da av sezonunda avcilara karsi buyuk bir savas baslatarak dogal hayatlarinda mutlu olmanin keyfini cikarmaya calisiyorlar. Dostluk uzerine kucuk izleyicilere bildik mesajlar vermeye calisan yer yer keyifli bir animasyon. Ancak ozgun bir yani olmadigi da ortada. Mutlaka her animasyonda rol calan yan karakterler vardir, burada da bu kontenjani sincaplar ve kunduzlar (bir de #39;dostuumm#39; kirpi) fazlasiyla dolduruyor. Eger gercekten belli bir keyif almak istiyorsaniz Maltepe imax#39;ta 3D izlemenizi oneririm, ancak 3D#39;nin de uzun metrajli filmlerde belli bir goz yorgunlugu yaptigini da belirtmek lazim...(5/10) | 2.5 |
Yasak Krallık | Filmin tartışmasız en önemli yanı üç büyük Fung-hu(!) üstadından ikisini (jet li ve jackie chan) buluşturması.Tabii gözlerimiz diğer Fung-hu üstadı Badi Ekrem'i aramadı değil :)) Filmin derinliksiz ve basit senaryosu bir iki güzel espri ve eğlenceli sahneyle süslenmiş,ama bu yeterli olmamış.Ayrıca Bob Marley saçlı Jackie Chan ve Maymunlar Cehennemi kaçkını Jet li enteresan ve kendi fiziki yapılarına çok ters görünümdeler.Ayrıca da pek tavsiye etmeme rağmen filmi izlerseniz;sarhoş keşiş,doğan görünümlü şahin,yellenen panda gibi çok önemli Fung-hu tekniklerini de görebilirsiniz.:)) | 2 |
Dağ | Film beyazperde editörünün yerin dibine soktuğu gibi berbat, yanlı, faşist bir film değil, oyunculuk ve kurguda eksiklikler olmakla birlikte yeni oyuncular fazla sırıtmıyorlar. film ilk andan sona kadar hiç sıkılmadan kendisini takip ettiriyor. Asker bakış açısı ile kurgulanmış olmakla birlikte editörün özellikle belirttiği gibi karşıyı canavar olarak göstermemiş. Güneydoğudaki olaylara & vatandaş asker& gözü ile bakabilen güzel bir film, Beyaz perde film eleştirmeninin sadece ideolojisi doğrultusunda yazdığı eleştiriyi ciddiye alamadan önyargısız olarak filme gitmenizi tavsiye ederim. | 4 |
The Hangover 2: Felekten Bir Gece Daha | ilk filmin basit bir tekrarı olmaktan öteye geçemese de yine güldürebiliyor 6/10 | 3 |
Hayatımın Çalımı Beckham | çok eğlenceli yaw.bayanlara futbolu sevdirecek bir film.Ayrıca beckham ın dünya üzerinde ne kadar popüler olduğunu da gösteriyor. | 3.5 |
Star Wars: Güç Uyanıyor | Yıldız savaşları ' nın önceki filmlerini hiç izlemedim.İlk defa bir star wars filmi izledim dün.Fakat beklentilerimi karşılayamadı.Vasat bir film yapmışlar.Görselliğe lafım yok fakat konunun işlenmesi berbattı ne olup bittiği tam olarak anlaşılmadı,gereksiz bir sürü diyalog vardı.Filme harrison ford haricinde iyi oyuncu bulamamışlar ve heyecan katamamışlar.Fakat bu star warsı sevmediğim anlamına gelmez sadece starwarsı tanımak amaçlı izledim filmi serinin önceki filmlerini kesinlikle izliycem.Dünki film aklımda pek iyi kalmadı | 2.5 |
Cadılar Bayramı | ne amaca hizmet ettigi belli olmayan zamaniniza yazik edeceginiz bir film yapmayin etmeyin korku filmi olmasi kendi icinde celisip durabilecegi anlamina gelmiyor | 0.5 |
Yalancı Yalancı | Çok keyifli bir komedi abartılmış sahneler de vardı ama komedi sonuçta sadece vakit geçirmek için izlenen bir film.. Boş vaktiniz varsa izleyin derim :D | 4.5 |
Elektrik Savaşları | Bu filmi beğenmeyip bir yıldız veren arkadaşlar kesinlikle ne istediğini bilmeyen düşük zekalı sürüsü, gidin transformers izleyin. Bir tanesi sıkıcı bulmuş, gerçek olaylardan esinlenen bir film izlediğinin farkında değil sığır. Öteki sığır da tesla ya az yer verildi demiş. Filmin konusu amerikada elektrik üreticilerinin birbiriyle mücadelesi, senin popüler medyadan edindiğin tesla fetişi için değil yani. Kaldı ki tesla ya da hatırı sayılır derece sahne verilmiş. | 4.5 |
Yargısız İnfaz | Bufilm bence bu yılın en iyi filmi.Oscarı vermemelerini anlıyorum.Yani bu kadar güzerl bağlanabilirdi son.Senaristin ellerine sağlık. 9/10 | 4.5 |
Ben Kendim ve Sevgilim | Filmin ilk ve son yarım saati gerçekten çok başarılı bir komedi niteliğinde. Ama filmin genelinde temponun oldukça düştüğü sahneler var. Her şeye rağmen Jim Carrey hatrına rahatlıkla seyredilebilir. 7/10 | 3.5 |
Abluka | Bir sürü soru cevapsız kaldı. Sinir bozucu. Böyle kaliteli oyuncuları İzlerken merak ettim sonu nasıl olcak diye ama yok giden zamanım oldu yazık. Ayrıca pkk yandaşı gibi..!!! | 1 |
Hababam Sınıfı Üç Buçuk | hic orjnal bise yok! ama bemce 2. cisinden bile cok daha iidi... | 2.5 |
Atlıkarınca | Fragman çok bunaltıcı geldi, kolay etkilenen kişilerin gitmemesi gerekir bence, çok etkileici olacağa benziyor çünkü. | 2.5 |
Özel Kuvvetler | gercekten ii bir fiLm.. oyuncuLar kaLiteLi we basariLiydi bence... sıkıLmadan izLedim... | 2.5 |
Şuursuz Aşk | Yusuf ve menekşenin saf aşkına hayran kaldım . İsmail Hacıoğlunun oymacılığı her zaman ki gibi çok profesyoneldi , mutlaka izlenmesi gereken bir film | 5 |
Charlie Wilson’ın Savaşı | Ne Tom Hanks'e,Ne Julia Roberts'a yakışır bi film olmuş muhtemelen film çekmek için çekilen bi film olmuş ne başı belli ne sonu belli sıkıcı ve kötü bi film ciddende.iki oyuncuda,filmde hüsran resmen ,ben bir(1) bile vermek gelmiyo içimden bu filme o derece düşünün yani :( | 0.5 |
Self/less | Fragmanı ile beklentiyi çok yükselten filmlerden bir tanesi daha. O kadar iyi bir fragmandan sonra maalesef biraz hayal kırıklığı oldu ama yine de merakla izlettirdi. Beklentileri düşük tutarak izlemenizi tavsiye ederim. | 2.5 |
Fırtına | Filme gitmeden önce iki kere düşünün derim. | 0.5 |
Justice League: Adalet Birliği | Bu filmi izleyip beğenenlerin gözlerini görsel efektler kamaştırmış olsa gerek ne seyrettiklerinden haberdar değillerdi.. Özellikle de filmin daha ilk başında izleyicinin gözlerini tırmalayan ve özel dijital dokunuşlarla bıyıkları tam silinemeyen Henry Cavill (Superman) gelen facianın ne kadar kötü olduğunun habercisi gibiydi. Ben DC evrenini Marvel evrenine göre daha çok seven biri olmama rağmen nedense DC'nin yap(amadığı)tığı filmlerin nasıl bir film ve çizgi roman evreni berbat edilir şeklinde izlemek zorunda kalıyorum nedense. İlk film olan ve Justice League'nin gelişini işaret eden Batman vs Superman filmi idare eder hatta iyi bile denebilirdi ki o kadar ladığı eleştiriye rağmen ama bu yani Justice League tam bir facia. İyi ki sinemaya gitmemişim diyecek kadar kötü hemde. Zaten ülkemizde sinema denen şeye gitmek için artık zengin olmak gibi bir şey lazım birde para verip iyi bir film çıkmazsa arada size kendi paranız ile izlettirilen reklamlar ise cabası. Marvel'in ilmek ilmek dokuduğu ve yıllardan beri her karakterine film çektiği kendi evrenini şimdilerde ise Avengers İnfinity War filmi ile şahlandıracak ama bakıyorsunuz DC tarafına hilkat garibesi bir Justice League diye bir şey var. Bir kere filmin karakter gelişimi diye bir şey yok. Yırtık dondan çıkarcasına Flash,Aquman ve Cybog bir anda filme dahil oluyor. Adamlar nereden geldi niye geldi bilen yok. Superman bile saçma sapan bir şekilde canlandırılıp geri getirildi. Birde önceki film olan Batman vs Superman'a yapılan gereksiz göndermeler. Ya o saçmalıklar Aquaman'in suyu durdurmak için kendini yırtması. Ulan bu adam denizler tanrısı değil mi bir höt dese sular durur ama gereksiz zorlama sahneler filan. Batman'ın şamar oğlanına dönmesi, Flash'ı oynayan Ezra Miller'in hiç olmamış olması, Baş kötüyü Superman harici kimsenin durduramaması filan falan derken filmin sonunda her yerde çiçekler açması saçmalığı nedir biri bana anlatabilir mi??? Kısacası senaryosu iğrenç bir şekilde yazılmış, kurgusu vasat hatta aksiyon sahnelerinin bile göze hiç hoş gelmediği bir film izlemek zorunda kaldık resmen. Umarım sadece Pc başında film yapıcam diye saçmalayıp gereksiz CGI ile filmin içine edenler aynı hassasiyeti diğer filmler içinde göstermez yok o değil DC'ye soğuyacağım o olacak. Ben Batman hastası bir adamım bırakalım bu sululukları lütfen. Biraz Marvel'i örnek alın lan.. Çok kızdım çok fena kızdım. Neyse izlememiş sayıcam ama bunu nasıl yapıcam bilmiyorum... Benim puanım 5/3 | 2.5 |
Abigail: Sınırların Ötesinde | Çok kötü bir film bu filme gitmeyin[spoiler][/spoiler][spoiler][/spoiler][spoiler][/spoiler][spoiler][/spoiler] | 0.5 |
Sensiz Olmaz | High Fidelity, Stephen Frearsin ''hafif'' filmlerinden. (Mesela Coen'lerin ''Aramizda Casus Var'' i gibi -hafiflik açisindan tabii ki-). Oldukça öznel bir film içine girebilirseniz, 60'li yillardan baslayip 90'larin ortalarina kadar gelen müzik kültürüyle çok yakindan ilgilenenler daha çok filmi yakin hissedeceklerdir kendilerine. Ama yine de ''Annie Hall'' kadar orjinal ve eglenceli oldugunu düsünmüyorum. Buradaki puani da biraz fazla yüksek gibi. Orta seker bir ''alternatif romantik komedi'' .Iyi seyirler. | 3 |
Power Rangers | Power Rangers, 90 lar döneminin en popüler çizgi dizilerinden biri olan ve zamanla bir popüler kültür öğesine dönüşen Power Rangers markası Hollywodu es geçse olmazdı. Geçen yılda aynı şekilde bir çizgi dizi olan Max Steel Hollywoda uyarlanmış ve ne yazık ki zarara girmişti. Power Rangersta aşağı yukarı onla aynı kaderi,aynı atmosferi paylaşıyor.Konusu &5 Gencin Bir Madende Taşlar Bulmaları ve Bundan Sonra Hayatlarının Değişmelerini ve Dünyayı Rita Respulsadan korumaları konu alıyor&. Öncellikle ben bu Power Rangers öğesinin ne çizgi filmini izledim,ne çizgi romanları okudum. O yüzden bu serinin cidden hayranları varsa kusura bakmasınlar yazdıklarım hakkında.Film aslında genel klasik bir şey üzerinden gidiyor başlangıçta 5 Birbirinden Alakasız genç Madenin Önünde bir anda tek çatı altında toplanıyorlar ve taşları buluyorlar bu sıkça gördüğümüz bir klişe haline gelmeye başladı zaten artık. Sonra Karakterleri Tanıma kısmına geliyor olay ama bir karakterlerin bu kadar kötü yazıldığını uzun zaman ardından bu filmde gördüm. Tamam bu bir Gençlik Filmi olabilir ama bu karakterlerin kötü yazılmasıyla bağdaştırılamaz.Karakterlerin ani bir çıkışları ve bu çıkışlarında bir inişleri var. Mesela Durduk yere Zack Karakteri Kendi Zordunu Çalıp şehre kaçıyor. Sonra geri gelip yargılandığındaysa Jasonun üstüne yürüyor.Sanırım filmdeki bana tek mantıklı gelen şey Zordon ve Billy Clanston karakterleri. Onun dışında filmdeki tüm karakterler adeta bir mantıksızlıktan üretilmişler. Örneğin Jason Zordona açığa çıkan güçle kendini geri getirceğini öğrendiğinde durduk yere bir çıkış yapıyor. Jason daha eğitimini tamamlamamış işin ciddiyetini anlamamışken böyle bir çıkış yapmasıda izleyiciyi güldürüyor. Daha örnek vermem gerekirse Billy ilk rangera dönüştüğünde bunun neden olduğunu sorguluyor tüm takım aslında bu sahneden 3-4 sahne önce Zordon bu konu hakkında bir tüyo veriyor , İzleyici bile bunun farkına varırken karakterlerin varmaması tamamen mantıksızlık.Ve bu filmin beni en sinir eden tarafı 1-2 gereksiz reklamı dışında ağır bir şekilde Krispy Krime reklamı yapması Dünyayı Koruyan taşın Krispy Krimeda olması kadar garip bir şey olabilir mi ?. Reklamın iyisi kötüsü olmaz bunu kabul ederim ama bir reklamın filmin senaryo akışını etkilemesi çok garip bir durum. Sanırım Elizabeth Banksta bunla dalga geçmek için oturup bir sahnede Donut Yiyor cidden film kendini bile ciddiye alamıyor yer yer. Köstümlü Sahnelerde haliyle CGI çok belli olmaktaydı ama yine beni rahatsız etmedi. Sonunu bir türlü getirmemek için uzun tutmuşlar anladığım kadarıyla . Filmle alakalı aklıma gelen güzel şeyler sanırım Müzikleri,Baştaki , Zordon-Rita sahnesi ve Çizgi Diziyi yer yer direk yansıtması ( Zordonlar ve akabinde gelen meşhur Power Rangers Jeneriği çizgi diziden birebir yansıtılmış.)Kısacası Basit ,Mantıksız, Ve Garip Bir Reklam Politikası üzerine kurulmuş bir Gençlik Filmi. İyi Yanlar : - Müzikler -Birkaç tane güzel sahne - Çizgi Diziyi Yer Yer Güzel Yansıtması. Kötü Yanlar - Gereksiz Reklam Politikası - Kötü Yazılmış Karakterler. - Filmin yer yer kendini ciddiye almakta sorun yaşaması. Puanım: 4/10 | 2 |
Doktor Strange | Marvel bir nota tutturdu onu çalıyor. Ukala, küstah, çok akıllı süperkahraman profili bu filmde de değişmemiş. Fantastik öğeler güçlü görsel efektlerle desteklenerek güzel işlenmiş. Bununla beraber filmde geçen oldukça açıklayıcı bir replik vardı. [spoiler][/spoiler] &Dünyada fiziksel koruyucular var Avengers gibi, bir de görünmeyen mistik koruyucular var bizim gibi.&[spoiler][/spoiler] Bu repliğe istinaden söylenebilir ki; o dünyaya ve o dünyanın felsefesine dair daha fazla şey öğrenmek, izlemek istedik. Biraz yüzeysel kalmış o kısımlar. Bunların haricinde oyuncu seçimleri başarılı olmuş. Keyifli vakit geçirmek isteyenler izleyebilirler. | 3 |
Hayalet Hikayesi | Geçen yılki Cannes'de seyirciyi ve jüriyi ikiye ayırmış ama festivalden &En İyi Yönetmen& ödülüyle ayrılmayı başarmış olan Personal Shopper, oldukça özgün bir konsepte sahip. &Kısa bir süre önce erkek kardeşini kaybetmiş ve yas sürecinde olan Maureen'in işi, ünlü kişilerin kıyafet ve aksesuar alışverişini yapmaktır. Bu şekilde geçinen Maureen'in cep telefonuna bir gün isimsiz birsinden bir mesaj gelir. Ve sonra tekrar ve tekrar gelmeye başlar. Neyin olduğunu anlamaya çalışan Maureen, mesajları atan bu kişinin ölen kardeşinin hayaleti olabileceğini düşünür ve olaylar gelişir.& Personal Shopper, herkesin kolayca nefret edebileceği bir film. Çünkü filmdeki bazı sahneleri sıkıcı ve finalini de anlamsız bulabilirsiniz. Hatta film bittikten sonra aklınızda bir sürü soru kalacağına da eminim. Şahsen filmin kendisi kusursuz olmasa da ben, Personal Shopper'ı bu açıdan görmedim. Evet, film mükemmel olmasa da Personal Shopper, şu an vizyonda olan en orijinal filmlerden birisi. Bu yüzden bu filmi izlemeden önce &bilindik bir hayalet hikayesi& filmi beklemeyin. Çünkü daha önce Personal Shopper'a benzeyen bir filmin çekildiğini hiç zannetmiyorum. Bu filmin senaristi ve yönetmeni olan Oliver Assayas, Kristen Stewart'la birlikte çevirdiği son filmi Clouds of Sils Maria'dan sonra bu filmiyle kendisini iyice ortaya koymuş. Assayas'ın uzun ve sade çekimleri, seyirciyi direk filme çekmeyi başarmış. Ayrıca senaryo da çok başarılıydı. Personal Shopper'ın senaryosu o kadar özgündü ki, bir sonraki sahnede neyin olacağını bir türlü tahmin edemiyorsunuz. Ve film, sırf bu yönüyle bile başından sonuna kadar soluksuz izlettirdi. Fakat Kristen Stewart'dan bahsetmem lazım. Eskiden oyunculuğunu pek de iyi bulmadığım Stewart, son zamanlarda rol aldığı ufak filmlerde oyunculuğunu iyice kanıtlamayı başardı. Ve Personal Shopper'da Stewart, kariyerinin en iyi performansını sergilemiş. Özellikle de karakterinin endişeli ve içine kapanık yanını çok iyi ortaya koymuş. Son zamanlarda hiç bu kadar gerçekçi bir performans izlediğimi hatırlamıyorum. Dediğim gibi, Personal Shopper mükemmel bir film değil. Senaryoda cevaplanmamış olan sorular var, &hayalet& konusuyla ilgili bazı şeyler böyle sade bir film için biraz mantıksız kaçmış ve bazı sahneleri de biraz gereksiz hissettirmiş. Yine de, her ne kadar bu tarz filmlerin büyük bir hayranı olmasam da Personal Shopper'ı çok takdir ettim. Gerek sıra dışı senaryosu, gerek Kristen Stewart'ın inanılmaz oyunculuğu olsun Personal Shopper, üzerinde uzun bir süre boyunca düşüneceğim bir konu verdi. Eğer alışılmışın dışında olan ve düşündürten filmleri seviyorsanız, bu hafta Personal Shopper'a bir şans vermenizi kesinlikle tavsiye ederim. Sevin veya sevmeyin, kesinlikle göz atmanız gereken bir iş. İyi seyirler. FİLMİN İYİ YANLARI: + Oliver Assayas'ın senaryosu ve yönetmenliği. + Kristen Stewart'ın kariyerinin en iyi performansı. + Seyirciye sürekli üzerinde düşünecek bir şey vermesi. + Tahmin edilemez bir yönde ilerlemesi. FİLMİN KÖTÜ YANLARI: - Bazı mantıksız ve uzatılmış sahneler. - Cevaplanmamış olan bazı sorular. TOPLAM PUAN: 7/10 | 3.5 |
Bir Konuşabilse... | Benim göremediğim ne var bu filmde anlamadım.Gayet sıradan bir aşk öyküsü.Oyunculuklar çok iyi,senaryo en zayıf halkası ki ona da Oscar verilmişti anlamak mümkün değil gerçekten.Sadece kafasını aşkla bozmuş kadın seyircilere sempatik ve hoş gelebilir.Başroldeki karakterlerin sevmediği,alışamadığı ve bir an önce kurtulmak istedikleri ülkenin Japonya olması da hayli manidar.Bence bu bile Sofia Coppola'nın o kadar masum bir film çekmediğinin,her açıdan tribünlere oynayan içten pazarlıklı bir halinin olduğunun ispatıdır. | 3.5 |
Otel Transilvanya | süper bir film.... :) keyifle izledik hatta aksiyon sahneleri o kadar iyiydi ki bayıldım... | 4 |
Oxford Cinayetleri | Sadece matematik meraklılarını hedeflediği belli.Film boyunca ardı arkası gelmeyen matematik terimeri bunalttıkça bunaltacak,filmin sonunu zor getirmenize neden olacak.Sözel hafızası gelişmiş olanların uzak durması gerek. | 2 |
Stalker | hayatımda izlediğim en sıkıcı filmlerden biriydi :S...isteyen sinemadan anlamadığımı düşünebilir ancak film bana ızdırap gibi geldi...filmi bitirebilmek sabır istiyor gerçektende :S...filmin tek artısı görselliği ve yönetimi...ama oda kurtaramıyor filmi bence...görsellik hatrına 10/2 :S... | 1 |
Saftirik Greg'in Günlüğü: Rodrick Kuralları | Sempatik ve herkese hitap eden güzel bir komedi . Siradan karakterlerine ragmen çok iyi vakit geçirebilirsiniz. | 4 |
Yüreğinin Sesi | Merhaba Yha arkadaşlar ben bunu izledim cidten dediyiniz gibi çok güzel bir anime hemde duygusal hiç bukadar güzel ve duygusal anime izlememiştim diyecek söz bile bulamıyorum ama şunu söyliyimki sanki bu anime gerçekte olmuş gibi yapılmış herkeze iyi günler | 5 |
Kızıl Ejder | 9/10.. oyunculuklar yine süper.. Sonu pek tatmin etmedi ama yine de iyiydi.. | 4.5 |
Belalı Karakol | Senaryosunu da, Kurt McLeod ile beraber yazan Joe Carnahan'ın yönetmen koltuğunda oturduğu “Copshop”, kapalı tek bir mekan olarak kullanılan bir polis merkezinde, gece başlayıp sabaha kadar süren oldukça kanlı bir &katliam festivali& olarak geliyor karşımıza... Gelin isterseniz, baş rollerdeki Frank Grillo ile Gerard Butler'ın da yapımcıları arasında yer aldığı, &John Wick& vari riskli aksiyon sahnelerinde, &görsel efekt& ve &yeşil perde& teknolojilerinin yanı sıra yaptığı işinin ustası olan &dublör oyuncuların&, etkin bir şekilde kullanıldığı filmimize biraz daha yakından bakalım... Çaldığı bir polis otomobili ile yaralı vaziyette, mafyanın kiralayarak peşinden koşturduğu acımasız tetikçi Bob Viddick'ten (Gerard Butler) kaçmakta olan dolandırıcı Teddy Murretto (Frank Grillo), sığınmak amacıyla yaptığı ters bir hamle ile kendini, Nevada, Gun Creek kasabasının çaylak polis memuru Valerie Young'a (Alexis Louder) tutuklattırır... Ancak bu durum, Bob tarafından da görülerek tespit edilmiştir... O yüzden de çok geçmez ve sarhoş numarası çekerek, gecenin karanlığında Teddy'nin yolda terk ettiği otomobili bularak inceleyen otoyol devriyesine çarpmak üzere olan Bob'da, kendini tutuklattırarak Teddy'nin tıkıldığı hücrenin karşısına attırır... Hücreye sokulmadan önce Bob'ın polise teslim ettiği özel eşyalar arasında saat alarmlı bir duman düzeneği bulunduğundan, vakti zamanı geldiği anda da, polis merkezinde alarmlar ötecek ve büyükçe bir karmaşaya da neden olacaktır... Elbette iş, bununla da bitmeyecektir... Zira aynı esnada Bob, kendisi ile aynı hücreyi paylaşan bir başka tutukluyu çok fena halde döverek komaya sokacak ve ardından da nefessiz kalan o bahtsız tutuklu için polisten yardım isteyecek... Ve... Ne yazık ki, bu numarayı yutarak, yerde yatmakta olan yaralı tutukluya yardımcı olmak amacıyla içinde Bob'ın da bulunduğu hücreye giren karakol amiri Çavuş Duane Mitchell'da (Chad L. Coleman), Bob'ın saldırısı sonrasında kendini yerde bulacaktır... Çavuşun silahı ile anahtarlarını alan Bob, tam Teddy'nin hücresinin kapısını açacakken, memur Young tarafından enselenerek yeniden tutuklanır... Nihayetinde; Bob ile Teddy arasında, henüz pek anlamlandıramadığı bir ilişkinin bulunduğunu da fark eden aynı Young, flashback ile geriye dönerek olayların perde arkasını öğrenir ve işin ucunun nereye varacağını da düşünmeden, Teddy'nin &çarptığı& kumar mafyası ile bağlantılı olan Las Vegas polisini ararken, karakoldaki köstebek polis memurlardan Huber'da (Ryan O'Nan), tipik bir &manyak& olan yedekteki tetikçi Anthony Lamb'ı (Toby Huss) devreye sokacağı mafya ile temas kurar... Anlatılan hikayenin; anlam, önem ve sonucuna ilişkin olarak &spoilersiz& ulaşmaya çalıştığımız dakika 45... Geride, yorumumuzun en başında da belirttiğimiz gibi sizleri, 1970'li yılların atmosferinin set olarak kullanıldığı, 62 dakikalık oldukça kanlı bir &katliam festivali& bekliyor olacak... Keyifli seyirler, | 3.5 |
Mutant Günlükleri | Kötü değildi, sadece vasattı ^^ Gereksiz ayrıntılar ver ve ortalarında sıkıyor biraz :( Ama sonlarında biraz heyecan geliyor ve biraz kurtarıyor filmi. Konusu ilginçmiş ama keşke daha iyi kurgu olsaydı :( 6 / 10 ^^ | 3 |
Siyah Giyen Adamlar | çok güzeldi yaa :)) | 4 |
Ölüm Çıkmazı | Klişelerle örülü berbat bir film. | 1.5 |
Bırakma Beni | Kesinlikle seyredilmesi gereken bir film değil hayat. Emeği geçenleri tebrik ederim. & babamı gördüm, beni yanına çağırıyordu , boyu çok uzundu...& 😢 | 5 |
Meteler | Filmin ikinci yarısı askere gitmemiş arkadaşlar için gerçekten kötü örnekler içeriyordu.Emir komuta duygusallığa çokça batırılmış. Cephede sıcak çatışma yaşanırken şehidimize neredeyse tören düzenleniyor tören bittikten sonra savaşırız durumu oluşuyor. Meteler gibi disiplinli bir taburda böyle şeyler olmaz. Savaş filmi çeviriyorsan Türk Ordusunu da iyi tanımalısınız. | 2 |
Son Durak | aslında büyük beklentilerle izlediğim bi filmdi ama beklediğim gibi bi film çıkmadı karşı filmde ve serilerinde çok fazla boş konuşmalar izleyiciyi sıkınlı sahneler çok kısa sürüıca n 5'e kadar hepsinin konusu aynı dolayısıyla ilk filmi izleyince diğerleri kabak tadı ında toplamda 5 serinin heyecanlı sahneleri toplansa ve biraz daha uzun süreli tek bi film yapılsa daha iyiymiş.yinede boş vakit geçirmek için izlenebilir | 3 |
Takip: İstanbul | rezalet desem kafi mi? konu: fakir fukara çarşaflı türkiye....rüyalar ülkesi amerika | 0.5 |
RRRrrrr!!! | arkadaslar yazdılarınız bıraz okunacak cınsten olsun..ne bıcım yorumlar bunlar | 4 |
Kaptan Amerika: Kahramanların Savaşı | Çok aksiyonlu bir film değil bence. Kaptan amerika tam bir amerika çocuğu :) Nefret ettim bulsam döverdim o kadar. Saçma gelen çok güçlü karakterlerin filmdeki etkisizliği. Daha güzel olabilirdi diye düşünüyorum. Ama yine de bir Marvel filmi izlenmeyi hakediyor. | 3 |
Çizmeli Kedi | oldukça iyiydi.. yumurta hariç... yumurta karakteri yerine bir hayvan olmasını tercih ederdim... | 4.5 |
İşkence Odası | o kadar sıktı ki yarısına gelmeden bıraktım 10/1 | 1 |
Sığınak | Türkiye'de bu kadar geç vizyona girmesi sanssizlik. Büyüleyici yorum en üst seviyede . Doga ve insan kavga ediyorlar ve sonunda gerçeklesen çöküsü paylasiyorlar. Film los ve yavas bu da olaylarla ilgili fiziksel bir algi yaratiyor | 4 |
Mandıra Filozofu | gayet sakin anlamlı güzel bir flimdi. izlerken bir an olsun sıkılmadım | 5 |
Aeon Flux: Gelecek Fluxta | izleyene bişey vermeyen tek artısı charlize theron olan bir film izlenirse onun için izlenir sadece 4/10 | 2 |
Hayalet | Türünün en iyilerinden, her arşivde olması gereken ender ve farklı bir aşk filmi.. | 4.5 |
Görülmüştür | Tamamen zaman kaybı, bi film düşünün sonu yok. Bence sonunu çekmemişler üşenmişler hayır kimsede senaryoyu okumamış galiba. Film için harcanan bütçede 40 yetimin hakkı var be ven yazsam daha güzel olurdu oyuncu kadrosuna aldanmayın BERBAT bi film 😂😂 | 1 |
Nathalie | Film senaryosuyla ilginç ve dikkate değer olsa da işlenişiyle bende derin bir hayal kırıklığı yarattı ? Oyunculuklar hariç film vasatı aşamadı ne yazık ki? Filmin sonunda iki kadının birbirinden en baştan beri hoşlandığı gerçeğinin vurgulanması ise tamamen gereksiz bir ayrıntı olarak değerlendirilecek düzeyde. Netice olarak orta karar bir Fransız filmi ? | 3 |
Eşitlik Savaşçısı | “Annem bana iki şey söylerdi. Biri kadın olmak, ve diğeri de bağımsız olmak.” On the basis of sex, Amerika’nın en ünlü hukuk okullarından birinde okuyan bir kadının hikayesi. Annesini çok genç yaşında kaybetmiş bir kadının... Belki de annesiz kalmanın verdiği zor dönemler ona başka hediyeler vermişti. Hiç bir zaman vazgeçmeyen bir kadındı. Erken yaşlarda testis kanserine yakalanan eşine verdiği destek ve kanunlardaki cinsiyete bağlı eşitsizliklere verdiği mücadele sıra dışı bir hikaye ortaya çıkartıyor. Yargıç: “Amerikan anayasasında bir kere bile –kadın- kelimesi geçmiyor.” Ruth: “Özgürlük kelimesi de geçmiyor Sayın Yargıç.” Erkek egemen bir adalet sistemi ile boğuşurken sertleşen Ruth Bader Ginsburg, oldukça tepkiseldir. Ona destek olan kişilerle beraber başarılı bir savunma tarzı geliştirir. Oysa evde işler pek de yolunda değildir. Eşi de hukukçu olan Ruth, tüm bu yoğunluğunun arasında kızı ile ilişkilerinde sıkıntılar yaşar. Arayı yumuşatan babadır. Evde sanki roller değişmiştir. Muhtemelen babası ile sıkı bağları olmayan kocası Martin, evin annesi gibidir. Kızları Jane de annesi ile çatışmaktadır ve bir yandan aynı annesine benzemeye başlar. Aile dinamikleri kopyalanarak devam etmektedir sanki... Yorumun tamamı www.TuvaletKağıdınaNotlar.com da... | 3.5 |
Korkunç Bir Film | yapılmış en komik seri bütün filmleri izlenmeli hepsi çok güzel | 4 |
Semur 3: Kıyamet-i Cin | Bu kadar kötüsünü izlememiştim şaka gibiydi bence bunlar 7,8 kişi toplanmış tatile gitmişler demişler ki hazır tatile gelmişken birde film çekelim :) başka bir açıklaması olamaz çünkü bu filmin | 1 |
Cengiz Han | Açıkçası bu filmi izlerken epik Hollywood filmlerinden çok da fazla bir kalite farkı görmedim. Teknik ve maddi sorunlar nedeniyle çekilemeyecek olan dev savaş sahneleri yerine dramatik hikayelere ağırlık verilmiş ve bu sorun akıllıca çözülmüş. Bence filmin tek eksi yanı önemli yılları çok çabuk atlayıp boşluklar bırakmasıydı. Umarım serinin devamı daha güzel olur. 8/10... | 4 |
Ödül Peşinde | Eğlence ve heyecan yönünden film beklentileri karşılıyor.Ama sinemasal açıdan çok da ahım şahım bir film değil.Jennifer Aniston ve Gerard Butler cidden çok iyiler.Ama Jennifer Aniston sanırım romantik-komedi türündeki filmlerle kalacak aklımızda.Raydan Çıkanlar, filmi dışında ciddi bir performans göremedik.gidin eğlenin bence.(6.5/10) | 3.5 |
Hükümet Kadın | HİÇ GÜZEL DEĞİL SİNEMAYA GİDİP HEM PARANIZI HEM ZAMANINIZI HARCAMAYIN TV CIKARSA VE YAPICAK BISEYINIZ YOKSA BAKIN | 0.5 |
Recep İvedik 3 | Vasattan öteye gidemeyen, insanlara küfrederek, hakaret ederek ve aşağılayarak güldürü yaptığını sanan, teknik açıdan oldukça kötü, tvde bile zor dayanılabilecek kötü bir film serisinin üçüncü ayağı. espriler orta 2ye giden çocukların yapamayacağı seviyede. | 0.5 |
Resimdeki Hayalet | Ya arkadaşlar yorumlarınız çok komik geliyor bana yaa özellikle kötü yorum yapanları hiç anlamıyorum film bi sinemalara gelsin izleyin sonra yorum yapın lütfen | 2.5 |
Akıllı Ol | imdb deki yazılan hasılat yanlışlıkla olmuş arkadaşlar, ne alakası var, film çıkalı kaç gün olduki o kadar hasılat yapsın, zaten imdbnin forum bölümünde bile düzeltilmesi için yazılar yazılıdı... şu an normale indi zaten... | 2.5 |
Büyük Açık | Film bankacılık ve finans kuruluşlarının aslında nasıl çalıştığını anlatan dolu bir film. Ekonomik terimlerden uzak kişilerin anlaması zor olsa da film kendince küçük tiyolar vermiş anlamanız için. Küçük yatırımcıların ve küçük yatırımlarla ev alan basit insanların üzeri çiğnenerek dev yatırımcıların nasıl ayakta kaldığını, aslın da dünyanın batışına sebep olan faiz belasının gerçek yüzünü anlatan iyi bir film. Faiz alarak ve faizle dönen bir ülkenin aslında kendini sokan bir akrepten farkı olmadığını gözler önüne seriyor. Ayrıca sahtekarlık ve dolandırıcılıkta işin içine girince yine olan halka oluyor. Bu filmden çıkarmamız gereken en güzel ders banka ve finans kuruluşlarından uzak durun! | 3.5 |
Düşes | Kesinlikle sahip olduğu puandan fazlasını hakeden bir film.. Bir an olsun sıkılmadım gerçekten çok kaliteli bir yapımdı.. Özellikle tarihi filmleri sevenler kaçırmasınlar bende tarihi filmleri çok severim ve izlediğime asla pişman olmadım.. | 4 |
Görümce | Film klasik Türk komedi filmleri gibi. Abartı sahneler, akla takılanlar, mantıksız bulunanlar elbette vardı ancak genel olarak izlenilebilirliği olan bir film. Çok çok gülmedim filmde, zaten Gupse'ye hiç gülmedim. Tüm kahkahaları Danilo Zanna topladı. Çerez bir film. Ancak Görümce filmi Recep İvedik olsun, Düğün Dernek olsun hepsinden kat kat daha iyi bir filmdi kanımca. | 3 |
Aşk Mektubu | Sıcak, hoş, güzel bir film. Artık çağımızda pek olmayan şeyler bunlar. Ama varmış gibi yapıp izleyebiliriz. | 3.5 |
Cin Azabı | yarım puanla bir puan arasında çok kaldım tercihimi yarımdan yana kullandım çok kötü bir film hiç sevmedim korku filmi bile yapamıyoruz tek yapılan gerçek olaylardan alınmıştır korkunçlu sesler vb | 0.5 |
Kod Adı K.O.Z.: Maskeler Düşüyor | Siyasi masalların anlatıldığı, saçma sapan bir film. Sokağa atılacak paranız varsa kaçırmayın. | 0.5 |
Enkanto: Sihirli Dünya | Senaryosunu, hikayesine de Jason Hand, Nancy Kruse, Lin-Manuel Miranda ve yönetmenlerden Byron Howard ile beraber katkı vermiş olan Charise Castro Smith ve diğer yönetmen Jared Bush'un yazdığı “Encanto”; bilgisayar başında üretilmiş, fantastik bir müzikal olarak geliyor karşımıza... Gelin isterseniz, 50 milyon dolarlık bir bütçe ile çekilen ve üç kategoride Academy, bir kategoride de BAFTA Ödüllerine aday olan bu Walt Disney filmine biraz daha yakından bakalım... Silahlı bir çatışma, genç evli bir çift olan Pedro ve Alma Madrigal'i (seslendiren María Cecilia Botero) üçüz bebekleri Julieta, Pepa ve Bruno ile Kolombiya'daki köylerinden kaçmaya zorlar... Saldırganlar Pedro'yu öldürür, ancak Alma'nın mumu onları; sihirli bir şekilde geri püskürtürken ailenin yüksek dağlarla çevrili büyülü bir diyarda yaşaması için de insan davranışlarına duyarlı, artan nüfusa göre sürekli genişleme yeteneğine de haiz olan şato benzeri Casita'yı da yaratır... Üçüzler beş yaşına geldiğinde, aynı mumun verdiği hediye sayesinde özel birer sihre kavuşurlar... Artık bu durum, Madrigal ailesi için bir gelenek halini almış olup şimdi sıra Julieta'nın (seslendiren Angie Cepeda) kızı Mirabel'dedir... Ama o, kendisine sihir hediye edilmeyen tek Madrigal olmaya mahkumdur... Eğer bu sihirlere, on beş yaşındaki Mirabel'in (seslendiren Stephanie Beatriz) anlatımıyla örnek verecek olursak... Mesela Mirabel'in Pepa teyzesinin (seslendiren Carolina Gaitan) içinde bulunduğu ruh hali, hava durumunu etkilerken; geleceği görebildiği söylenen dayısı Bruno (seslendiren John Leguizamo) ortalıktan yok olmuş... Annesinin yemekleri ise, tüm kasaba halkı tarafından şifa niyetine tüketilmektedir... İşte bu aileye, Mirabel'in babası Agustín (seslendiren Wilmer Valderrama) ile teyzesinin kocası Félix eniştesi de (seslendiren Mauro Castillo) katılmışlardır... Çocuklara gelince... Kuzen Dolores'in (seslendiren Adassa) kulakları, yere iğne düşse işitecek kadar hassasken; Camilo (Rhenzy Feliz), şekil değiştirerek taklit etmek istediği her kalıba rahatlıkla girebilmektedir... Antonio'da (seslendiren Ravi Cabot-Conyers), hediyesini bugün alacaktır... Ablaları Luisa (seslendiren Jessica Darrow) ve Isabela'dan (seslendiren Diane Guerrero) birincisi, tuttuğunu kopartacak kadar güçlü kuvvetli diğeri de kasabanın her yanında çiçek açtıracak kadar zariftir... Ki, bu insanlar ile yetenekleri; yaşadıkları kasabayı da ayakta tutmaktadır... Yukarıda da belirttiğimiz gibi akşama, Mirabel'in oda arkadaşı da olan küçük kuzeni Antonio'nun hediye alma töreni vardır ve bu etkinliğe neredeyse tüm kasaba davetlidir... Bir aksilik çıkmaması halinde Antonio'da, elli yıldır aileye hizmet eden mum sayesinde hem hediyesine hem de Casita'nın tahsis edeceği, tek kişilik yeni odasına kavuşacaktır... Kavuşur da... Ne midir sihri? Elbette ki, hayvanlarla konuşabilme yeteneği... Herkes mutlu ve mesut bir biçimde eğlenerek bu yeni mucizeyi kasaba da kutlarken umutsuzluk içindeki Mirabel; evleri Casita'nın çatlayarak dağılmakta, mumun da sönmekte olduğunu fark ederek ninesi Alma'nın yanına koşturuverir... Lakin hep birlikte eve gidildiğinde, her şey yerli yerindedir... Ve herkes onun, kıskançlıktan hayal gördüğünü yahut da böylesi bir masalı uydurduğunu düşünmektedir... Aslında Mirabel yanılmamaktadır ve fazlasıyla üzgün, üzgün olduğu kadar çaresiz de olan ninesi Alma'da Casita'daki çatlakların farkındadır... Bu durum Mirabel'i harekete geçirir... Fakat bozulmakta olan sihir nasıl düzeltilir bilmemektedir... Neyse... Büyük anne Alma'nın gündeminde, torunu Isabela ile Mariano Guzman (seslendiren Maluma) arasında söz kesmek bulunmaktadır zaten... Yalnız ablası Luisa'dan öğrendiğine göre dayısı Bruno'da kasabayı terk edip gitmeden önce böylesi bir kehanette bulunmuştur... Yani şayet sihirde bir sorun olduğundan gerçekten de şüphe duyuyorsa Mirabel; işe, içine girmenin ninesince yasaklandığı, Bruno dayısının kulesinden başlaması gerekecektir... Hem de ne aradığını bilmeden... Dakika 40... Geride sinemasever ebeveynleri, çocukları ile birlikte izleyebilecekleri, müzikleri ile kulakların pasını silen 62 dakikalık bir bölüm daha bekliyor olacak... Keyifli seyirler, | 4 |
Min Dit | Filmin yapımcısının gurbetçi bir Alman olan Fatih Akın'ın olmasındanmı yoksa ulusal bir derdimiz olan ve son 30 yılımızın heba olmasına vesile olan bu fitnenin Almanca dublajı ile anlatılması ile çözümün içeride değilde dışarıda aranmasımı anlamadım. Hem Türkçe hem de Kürtçe bilen biri olarak filmin Almanca dublajının yarısının altyazısı olmaması sebebi ile bayağı bir sıkıntı çektim. Gelelim filme; Gülistan rolündeki Şenay Orak kızımız bu filmi film yapan ana unsur olarak göze çarpıyor. Oyunculuğu, rol kabiliyeti ve bakışları insanı derinden etkiliyor. Yönetmen Miraz Bezar ajitasyonun dibine vurmasaydı çok daha iyi olurdu. Çünkü bazı sahneler inandırıcı olmaktan çıkıyor. Bu arada filmin senaristlerinden Evrim Alataş'ın film vizyona girdiği günlerde hayatını kanserden kaybetmesi üzücü bir hadise. Yanlış görmediysem filmin bir bölümünde Fırat'ın el arabasında sattığı ürünlere müşteri rolünde gördüm. Maalesef Kabil Habil'in kanını döktüğü günden bu yana yeryüzünde bu acılar yaşanmakta. Yönetmende güzelim ülkemizin 90'lı yıllarındaki nahoş faili meçhullere göndermede bulunmuş. Film belki sinemasal açıdan istenileni verememiş olabilir ama böylesine bir konuyu cesaretle sunması takdire şayan. Ama yorumumun başında izah ettiğim gibi Almanca dublaj çok saçma olmuş. Orjinal Kürtçe dublajı ve Türkçe altyazı filmi geniş kitlelerin anlayabileceği merhaleye getirebilirdi. | 3 |
Hesaplaşma | Woo nun Hollywood a veda busesi... | 5 |
Zincirsiz | filmi dün izleme fırsatı buldumö öncelikle tarantino filmlerine hiç benzemiyor ilk kez bir filmi tadında işlemiş ve bırakmış süresi uzun olmasına rağmen sizi sıkmadan izlettirmesini biliyor aksiyon komedi eğlence macera kurgu ve görsel şölenle nefesinizi tutacaksınzz özellikle Christoph Waltz oscar lık oyunculuk sergilemiş özellikle replikleri içinize işliyor fox da herzamanki gibi görev adamı üstüne düşeni fazlasıyla yazıyor sonuç olarak mutlaka gidin zaten vizyonda başka iyi film yok iyi seyirler ... | 4.5 |
Crood'lar | Seyirciye genel olarak eğlenceli vakit sunmayı başaran &The Croods& (Crood'lar), DreamWorks'un geçen seneki işlerine oranla daha güzel bir yapım; fakat bir stüdyonun önceki filmleri olan &Kung Fu Panda& (2008-2011) veya &How to Train Your Dragon / Ejderhanı Nasıl Eğitirsin& (2009) olmaktan fazlasıyla uzak. Eep ve kılıç dişli kaplan gibi tatlı karakterleri ve renkli sanat yönetimiyle görsel açıdan beklentileri karşılayan filmin en büyük eksiği ise herhangi bir yenilik içermemesi. | 3.5 |